Anlamsızlık Bu
Tüm gerekliliğine rağmen, esasen gerekliliği değil. Duygusal nedenler bağlar bizi hayata. Bir insanın varlığı, bir çok şeyin anlamlı olmasını sağlayabilir. Yine bir insanın yokluğu hepsini birden anlamsız kılabilir.
Tüm gerekliliğine rağmen, esasen gerekliliği değil. Duygusal nedenler bağlar bizi hayata. Bir insanın varlığı, bir çok şeyin anlamlı olmasını sağlayabilir. Yine bir insanın yokluğu hepsini birden anlamsız kılabilir.
Aydınlık sabahlar, karanlık akşamlardan kazanılır. Dağınık bırakılmış bir mutfağın sabah toplanmış bulunmaması kadar bu normaldir. Yarınlar, dünlere bağlıdır. Gündüzler gecelere. Bu günler de, onu elde etmek için öncesinde yaptıklarımıza bağlıdır.
Sorun çıkartma potansiyelini yabana atmayın insanların. Çatışma ve gerilinden beslenen, huzursuzlukla güdülenen, çevrelerindeki huzura tahammül edemeyen insan sayısı hiç de az değil. Doğallık, dobralık, delilik, samimiyet, açık sözlülük, kendini savunmak, asabi karakter, alınganlık… gibi başlıklar onların silahları. Olay, huzursuzlukta güven duymaları.
Imlası hatalı yazilar yazıyorum bu ara. Neden mi? Bilmem 😀 Çoğunda tek hata ana resimde oluyor. Gözüne sokar gibi insanların. Sanki onu bulsunlar ve orada kalsınlar istiyorum. Ya da eksikli olmak istiyorum, daha iyisi için bir neden bulmak istiyorum kendime. Orada kalmak isteyenler, o imla hatasında saplansınlar ve kendilerini içerikten kurtarsınlar istiyorum için için sanırım…
Nasıl güvensin ki insana. Kim yanındakine, kim ardındakine, kim önündekine, Güveniyor da? Bu kedi nasıl olup da güvensin bir insana. Bakışlara bakın hele bir… ” nankördür bu insanlar, güven olmaz onlara. Güvensem mi, bile bile acaba” diyor adeta.
Değişik yerlerde, Değişik insanları tanımak. Ve farklı lezzetlere daha açık davranmak. Aslında bir bölgeye, bir kültüre misafir olmak. Değiştirmeye çalışmak değil ortamı, ona uyum sağlamak. Mutlu olmanın anahtarlarından birisi de bu işte. Bu anahtar, bu akşam, bu kapıyı açtı ve ilk defa bu dondurmayı tattı. Uyum sağlamamak (- bir kültüre , -bir yere, -bir bölgeye,…
Mevlana’nın 7 öğüdü. Bilirsiniz, bilirsiniz de hatırlamak da fayda var. 1- Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol, 2- Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, 3- Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, 4- Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, 5- Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol, 6- Hoşgörülükte deniz gibi ol, 7- Ya olduğun gibi…
Aradan bir şeyler geçer. Araya bir şeyler girer. Aradaki mesafeyi açar, açarda gider. 🥊Dokunacak kadar yakınken, uzak kalırsın. 🥊Duyabilecek kadar yakında dururken, duysun diyerek sesini yükseltir. 🥊Görülmek için önüne geçip, her seferinde ardını gösteren saydam olursun. 🥊O sana, sen ona uzak durursun. 🏎Ne zaman açılmıştır aralar… 🏎Ne zaman açılan aralara dolmuştur mesafeler… 🏎Nasıl da uzaklaşmış…
Kader, Bir mecburiyetse eğer. Vardır bir bildiği. Yine ben derim ki, Herşeyi kadere yüklemek de doğru değil. Olacak iş var, olmayacak iş var. Oluru var, olmazı var. Hepsinin bizden kaynaklanan nedenleri, bir de onları mecbur kılan gerekçeleri var. Diyorum ki aslında, hep mi kaderin masum insanlara kastı ve bitmek bilmeyen zulmü mü var?
Gerçek acıların gösterişi olmaz. Yaşayan o kadar içten yaşar ki o duyguyu. Gösterişini yapacak gücü kalmaz.