Duygu enerjileri düzenleme çalışmalarında sürecin kontrolü
Duygular , belkide en önemli konulardan birisini oluşturuyor. Duygular ,enerji çalışmalarında benimde öncelikli yön olarak benimsediğim bir alan ; duygu blokları , duygu alanları düzenleme ve kontrolü. Saymaya kaltığımızda yaşamımızı yöneten onlarca ana duygu vardır. Bu duyguların hepsi şakralar bölümünde bahsettiğimiz ve duygularla ilgili olarak nitelendirdiğimiz karın şakrasına bağlı çalışmaz . Karın şakrasında bahsedilirken duygular ifadesini gören okuyucularımız tüm duyguları bir şakraya ve enerjilerine bağlayabilirler. Böyle bir yargı yanıltıcı olur . Şöyle ki ;
Acı , Acıma, Huzur, Hüzün, Hiçlik, İçe sinmeme, İncinmişlik, İsteksizlik, Bağımlılık, Baskı, Başarma, Kabul edilmemişlik, Kabullenme, Beğenilme, Beraberlik, Bıkkınlık, Birlik, Boşluk, Cesaret, Endişe, Değersizlik, Dehşet, Gıpta, Güven, Güvensizlik, Haset, Hasret, Hayal kırıklığı, Hayranlık, Hazmetme,Heves, Hoşlanmama, Heyecan, Hırs, Özlem, Huzursuzluk, Pişmanlık, Sabır… gibi 100 ün üzerinde temel duygu vardır. Bunları tek tek listelemeyeceğim. Belirli duyguların oluşumunda belirli bir şakranın baskın etkisi söz konusu olurken ilgili duygunun diğer şakra ( enerji kanallarımızda ) duygunun yorumlanması, yönelimi ile ilgili fonksiyonları olabilir. Bazı duygular birden fazla şakranın birlikte çalışması sonucu enerji bulur.
Hüzün, özlem acıma … Kalpte güçlü bir yer bulurken – endişe mide şakrasında , heyecan , dehşet,güven… vs karın şarasında-Huzur ,hiçlik… vs tepe şakrasında – başarma .. alın şakrasında… şeklinde devam edip gider. Bu duygu ve yanındaki şakra enerjisi tek basına tüm yükü ve bozuklugundaki sorumluluğu üstlenmez. Sadece baskın şakradır. Temel enerjisi bu kanalla beslenirken diğer şakra enerjilerinin duygulara yönelik etkilerinden de söz edebiliriz. .
Tüm enerji sistemimizin güçlü kıldığı duygular olduğu gibi , duyguların güçlendirdiği ve hasar verdiği şara enerjileri mevcuttur.Terazinin bir kefesi o duygunun enerjisi diğer kefesi enerjinin duygusudur.
Tıpkı Esmaülhüsna’da olduğu gibi tüm duyguların enerjileri bütün olarak bizim içimizde vardır . Kimi az kimi ise fazladır. Bazılarının fazlalığı sıkıntı yaratırken bazılarının azlığı bize bazı sıkıntıları oluşturabilir. Esmaülhüsna’ da olduğu gibi enerji yüklendikçe, odaklandıkça, özüne vardıkça o özellik, duygusu ve enerjisi yüklenir gelişir olgunlaşır. Tüm bu anlatıklarım neticesinde şakralar ve enerji sistemleri astrolojik etkilerden daha fazla dini öğreti ve bilgilerin etkisi , ışığı altındadır. Şakra enerjilerinde olsun aura , meridyen ya da başka enerji sistemleri olsun burçlar , astroloji den çok daha fazla ruhsal etkilerden ilahi süreç ve eğilimlerden etkilenir , kaynak bulurlar. Diğerlerinin etkilerini yok saydığımı varsaymayın . Etki seviyeleri bakımından önem sıralamasına aldığımızda ,değerlendirmelerimizde ve sapma payları hesabında kullanacağımız parametreler açısından sıralamada daha gerilerde olduklarından bahsetmek analiz çalışmalarımızı daha sağlıklı kılacaktır. Bu denenle şakralar bölümünde burçlara göre kısımlarını kullanmadığıma dikkat etmişsinizdir. Astrolojik etkiler biraz daha belirgindir . Doğal taşlar ve yaşam enerjileri açısından Evren de bir enerji kaynağıdır ve bütünün parçasıdır. Ancak yinede temel duygu ve psikolojik sistemde etki seviyesi bakımından biraz daha dönemsel ve sınırlı etkilere sahip olduğundan geniş zamanlı çalışmalarda göz ardı edilmesi uygundur.
Olumsuz duyguların ve travmaların ağırlıklı olarak biriktiği yer karın şakrası gibi gözükse de tüm duygu ve düşünceler holografik teorilere göre tüm beden de depolanır hatta bilgiler bile . Bazı teoriler hücreler bazında DNA içerisinde tüm evrenin bilgisinin kayıtlı olduğunu söylerken , bazı teroriler ise bilginin kas hafızasında olduğu gibi belirli organ ve uzuvlarda depolandığı , bazılarında ise evrenin yaratılmışların geçmiş ve geleceğin tüm bilgilerinin aura üzerinde ışık huzmelerindeki enerji ışıltıları, küçük enerji paketleri şeklinde insanın çevresinde dolaştığı ve kişinin o bilgiyi algılayabilecek düzey ve seviyeye geldiğinde bu enerjiyi kullanabildiği üzerinde durulmuştur. Bahsedilen bu 3 holografik teorinin her birisi de aynı anda doğru olabilir. Bunlara ek olarak günümüzde geline son nokta öğreme ve biyoelektronik kayıt ve okuyucu sistem teoriside ( temeli çok basitçe DNa üzerine kayılı bilgilere göre alınan elektirksel sinyali biyokimyasal yapı içerinde uygun uygun değil tercihleri ile diğer gücrelerin aktarılması , DNA onayı ile ayrılan RNA ların yeni proteyin dizilimleri oluşturarak bilgiyi kayıt altına almaları , ihtiyaç duyulduğunda yine elektiriksel akıma belli bir yol istikametiinde yanıt vermeleri ) aynı anda gerçek olabilir.
Mevcut tüm holotrofik , bilimsel teorilerin ve geçmiş nesiller öğretilerinin en önemli ortak noktası elektriksel benzeri bir enerji akımının varlığına işaret eder . Bu enerji akımı tüm sistemizde bahsettiğimiz ve enerji sistemimizin kullandığı enerjiye denktir . Her bir duygu ve düşüncenin bu enerji ile desteklenmesi beslenmesi gerekir. Tıpkı elektirk sobasının kırmızı sıcaklık yayan çubuğu gibi ilgili duygu ya da düşünce ısıtmak yakmak ve ışıtmak için bir enerjiye ihtiyaç duyar. Enerji sobanın çubuğundan aktığı sürece ısıtır , yakar aydınlık verir. Akım ne kadar yüksekse ne kadar beslenirse o kadar yaşamına devam eder. Enerjiyi kestiğimiz anda sönmeye kaybolmaya mahkumdur. Işıltısı kaybolur, elimizle tutsak bile bizi yakmaz ve ısıtmaz.
Şimdi duygu ve düşüncelerimize gelelim. Bunlarında ayakta kalabilmek için belirli bir enerji ile beslenmeleri gereklidir. Kaygı , anksiyete , takıntı , korku, acı, üzüntü, değer …. sayın sayabildiğinizce … Her birisine verdiğiniz enerji o duyguyu, travmayı , düşünceyi hayatta tutmak için tek besindir. Siz besini kestiğinizde onun enerjisini kesmişsiniz demektir. O duygu ve düşünce ağır ağır sönükleşir, silikleşir sıcaklığını kaybeder ve boşlukta kaybolan bir yıldız gibi sönüp gider. O atesi tekrar yakmak için güçlü bir günesin gücü ve enerjisi gereklidir ve o olmadan da tekrar hayata dönmez.
Peki duygu ve düşüncelerimizin bize sorun yaratmasında tek etmen yüklü enerjisi midir. Bir unsur daha vardır. Bu da bizim duygu ve düşünce ile mücadelemizin enerjisidir. Bu elektrik sobasının sıcak cubuğunun yapıldığı metalin direnci gibidir. ( direnç : bir metalin kendi direnç seviyesi üzerinden geçen elektirik akımını iletirken belli bir kısmını geçirken iken belli bir mikatarını iletme yetisinden mahrum oluşu ve elektirik akımını ısı, ışık şekline çevirerek tüketmesi demektir. Metalin direnci ne kadar yüksek ise üzerinden elektirk akımı gecerken o kadar miktardaki elektirk akımı ısı ve ışığa çevrilerek kaybolur. ) Bir duygu ve düşünce enerjisi bizim sistemimize ne kadar uzak, yabacı , uyumsuz,istemediğimiz ya da kirli ise sistemimizde buna karşı direnç meydana gelir . Direncin yüksekliği sonucu sorun ortaya cıkar . Sorun duygusal psikolojik ya da fizyolojik olabilir. Böylesi bir direnç oluştuğunda yapılacak şey bu duygu , durum , düşüncenin enerjisini kesmektir. Yapılan hata ise buna savaş ilan edip tepki enerjisi göndermek olacaktır. Bu durum ise enerjinin pimpon topu gibi direnç alanında bir ile bir geri gidip gelmesi ve direncin olduğu metali iki kat ısıtması anlamına gelir.
Duygu ve düşünceyi enerji sistemi ile düzenleme de yapılacak 4 şey vardır.
1.si duygu düşünce olayın enerjisini kapatmaktır . Enerji alamayan duygu durum düşünce kaybolur gider ya da beslenemeyerek büyümeyi bırakır..
2.si bunun üzerideki direncin farkına varılması ve direncin ortadan kaldırılmasıdır ki yıpranma, acı ,bozulma daha ileri bir boyuta ulaşmasın.
3. Nokta ise buna tepki enerjisi yollamamaktır. Bu durumda tekrar tekrar tepkiden enerji toplayıp beslenerek karşımıza çıkacak olumsuz duygu ve düşünce yükü enerjisi en güçlü kaynakarından birisini daha kaybetmiş olur. Böylece enerjisi olmadan yaşayamayacak ve kaybolacaktır.
4. olarak bu duygunun birikmiş yükünün hafif hafif alınması ve tüketilmesi gerekir.
Bu sistem istenmeyen durumların ortadan kaldırılması için kullanılan bir mekanizmadır.Peki istenen bir duygu düşünce ve gelişimin enerjisini nasıl yükleyip potansiyelimizi arttıracağız sorusu işin pozitif yanındaki başka bir günden konusunu oluşturur. Buna kişisel gelişim , ruhsal gelişme , benliğin yücelmesi, yetenek beceri ve potansiyeli kullanma diyebiliriz.
İnsanın varlığında ve enerji sistemin üzerinde yapılan uygulama ve çalışmalarda her zaman kötü durumlar için değildir. Daha iyi , daha yüce, daha fazlası için bir gelecek vardır. Bu gelecek henüz bulutların ardındadır belki de tüm bu gizemi esen bir rüzgar açığa çıkartır ve görmeye başlarız, Burada göreceğimiz gökyüzünün derinliklerinden sonsuzluğa doğru uzanan ,sınırları belirsiz gelişim enerjisidir .
– Bu enerji de bizim hayallerimiz,
– bu enerjide bizim için en başta kurgulanan amacımız,
– bu enerjide bizim gerçek potansiyelimiz gizlidir.
Gizlidir çünkü, bunu ortaya çıkartmak tek bir şeye bağlıdır. Bizim onu istememize , ona ihtiyacımızın olmasına , gökyüzüne bakabilmeye, baktığımızda ise görebilmeye..
Bilinçaltı kalıplarına yerleşmiş ve donmuş blokları çözülmüş duygular bilinçaltından , bedenden ayrılmış bir şekilde bilincin sınırlarında dolaşmaya başlar . Süreç artık biraz daha farklı bir yön kazanmıştır. Bu aşamada öğretici eğitmene başka bir vazife düşmektedir. Bu kısım bilincin farkındalığını işletme düşünce ve farkındalığın odağını yönlendirme görevidir. Bu aşamada kişiler terapistlerine ve kişisel gelişim danışmanlarına ihtiyaç duyarlar . İlgi duygu ve yaşanılan durumların enerjilerinin tekrar etme eyilimin noktalanacağı kısım burasıdır. Açığa çıkan duygunun düşünce modelindeki kişilik ile desteklenmiş yapısı çocukluk yıllarında özellikle mantık örgüsü ile güçlendirilmiştir. Bu yapı daha sonraki yaşamımızda da olay ve durumlarla kesin kalıplar içerisinde muhafaza edilmiş düşünce yapıları ve inanç kalıpları üzerindeki mevcut enerji açığa çıkmıştır. Açığa çıkan enerji bizi bilinçli zihinin bugün ki değer yargılarımız ,düşünce sistemimiz ve bakış açımızla tekrar incelenmesi ve üzerine odaklanılması gereken bir duruma getirmiştir . Açığa çıkan enerji ve düşünce üzerine odaklanılarak bunun acılımı yapılarak tecrübe edilmiş verileri daha üst / olgun, açık fikirlilik ve bakış acısı ile masaya yatırıldığı zaman duygunun inanışı ve düşüncesi değiştirmek mümkün olacağı gibi enerjisinide kökten ,tamamen değiştirmiş oluruz. Bu kısım duygu düzenleme çalışmalarının 2. bacağını yani düşünce değişikliği kısmını oluşturur.
Konu detay için ( duygu düzenleme 2. aşama düşünce inanış ve farkındalık çalışmaları ) >>>
Bir enerji yıkımı çalışmasında duyguların enerji bedenimizde nasıl gözüktüğüne ilişkin örnek;
Kişi 2007 yılından itibaren 6 yıl boyunca yoğun, hastalık korkusu , takıntı, depresyon ve panik atak geçirmekteydi. Bu zaman zarfında yapması gereken hemen hemen her şeyi yapmış ancak yaşamındaki tükenişe engel olamamıştı. 2005-2006-2007 Yıllarında birinci dereceden 3 yakınını arka arkaya kanser nedeniyle kaybetmiş ve bu zamandan sonra ne yaptıysa ne denediyse huzuru bulamamış , sıkıntıları artarak devam etmişti. Neredeyse evden çıkamayacak işine gidemeyecek bir safhaya gelen öğrenci ile yaptığımız 4. çalışmada yoğun kriz ve sıkıntılarında haftada 1 kez 1-2 saate kadar düşme gözlemlenmeye başladı . Ancak hala içten zorlayan bir mekanizma vardı ve yapılan tüm enerji destekleri bir noktada tıkanıp kalıyordu. Bu sebepten 6 yıl boyunca yapılan hiçbir bilinsel çalışmaya cevap vermemiş ilerleme kaydetmemişti. 5. Çalışmada kendisi ile derin topraklama ve enerji yıkımı çalışması yaptık. Çalışmanın 50. dakikasına gelindiğinde bel bölgesinde gözümün önüne gelen imaj yaklaşık yukarıda resimde görülen katılaşmış sabun köpüğü görünümündeki 10-15 cm enindeki enerji ve duygu bloğu enerji yıkımının önüne geçti ve enerji akışı bloklandı. O kadar yoğun bir şekilde enerji bloke etmişti ki yaşam enerjisi ve ruhsal enerjileri birbiriyle irtibata geçemiyordu. Rengindeki mor kişinin inaçlı bir insan olmasından ve yaşadıklarını ruhsal enerji ve inanç ile atlatmak için uzun süredir verdiği gayret neticesinde oluşmuştu. Eğer ruhsal enerji ve inanç sistemi ile bu duygu bloğun sarmalayıp dondurmamış olsaydı mevcut sürede kişide fiziksel olarak ciddi bir sağlık sorunu muhtemelen olusacaktı. Sağlık sorunu bu sayede oluşmamış ancak kişinin korkuları acıları bel bölgesinde katı bir kitle oluşturmuş , kişinin tüm duygu ve enerji dengesini bloke etmişti.
Kiteleyi çözmek ve bedenden atmak için 30 dk kadar çalıştığımda karın bölgemde inanılmaz ağrı ve kusma isteği ile karşılaştım. Hatalı bir şey yapıyordum. Farkında olmadan sünger tarzı bir enerji kullanmıştım . Hemen kendimi toplayarak kısa bir meditasyon sonrası tekrar kalp ve ruhsal sakralardan topladığım enerjiyi bölgeye aktarmayı denedim. Kiteleyi bir buz kalı olarak dondurup yoğun yıkım enerjisi ile ısıttıktan sonra erimeye zorladığımı hayal ettim. Bir süre sonra kitle dağılmaya ve parça parça eriyerek dökülmeye başladı sıvılaştırmak için tekrar ısı uygularken dikey duygusal yıkım enerjisini yükselttim. Bir süre sonra tüm kitle erimeye ve akmaya başladı. İnanılmaz tuvaletim gelmişti . Ancak çalışma bitmek zorundaydı. Kile tamemen eridiğinde çalıştığım kişi gözlerini açtı ve koşarak tuvale gitti . İnanılmaz sıkışmış ve bedeninde birikmiş sıvıyı atmak istiyordu. Bir yandan gözlerinden yaşlar süzülürken diğer yandan son hızla tuvalete koşuyordu….
Bir başka çalışma ;
Ağır travmalar ile sonuçlanan bir boşanma süreci sonrası bunalma, aşırı obsesif ve mükemmeliyetci eğilimler geliştirmiş ve cocukları ile aşırı sorunlar yaşayan ,mide ve fizksel ağrıların peşini bırkamadığı bayan XX ile yaptığımız çalışmada kendisinin enerji bedeninin mevcut bedeninin neredeyse 1/4 ü kadar kaldığını gözlemledim . Yine Derin topraklma ve enerji yıkımı çalışmasında kişi nin enerji yıkımı gelip bel bölgesindetıkandı. Uzunca bir uğraş neticesinde bu birikmiş enerjiyi açma ve enerji akısını dengelemeyi başardık ancak bu seferde dizlerde toplanan tıkanıklıkla uğraşmak zorunda kaldık . Yaşadığı travma ve sıkıntılar bel ve karın bölgesinde toplanmış ancak diz kapaklarında ikinci bir blok kişinin topraklanmasını etkileyecek şekilde bir tıkanıklığa daha yol açmıştı. Kişi hem bedenen toraklanamıyor hem de yaşam enerjini dünyevi fiziksel enerjileri kök şakra ile ikincil şakralar ( ayak tabanlarındaki ) arasında sıkışıp kalıyordu. Fiziksel benden enerji algısı ile kişisel kimlik algısının zayıf olduğu için köklerinden gelen yaşam enerjisini yeterince kullanamadığı için ruhsal ve zihisel olarak kendisini daha zayıf ve yeterisiz hissetmesine neden olmuştu. Bu yersizlik hisleri nedeniyle kendisini zayıf ve yaptıklarını yeterince iyi hissetmeyerek aşırı mükemmliyetci bir yapı segilemeye başlamıştı. Karın ve diz kapaklarında oluşan tıkanıklık nedeniyle de öfke ve acılarını kendi içine yönelten XX bahsettiği sıkıntıları yaşamaya başlamıştı. Çalışmanın bitiminde kendisine ilk söylediğim, boşaltım ve kalın bağırsak sorunlarınız çok ciddi boyutlarda olma ihtimali % 95 üzerinde ancak bu ve bundan sonraki çalışmalardan sonra bu rahatsızlığınız azalacak ve kaybolacak dedim. Oldukça şasırmıştı. Çünkü gerçekten ciddi boyutta bu sorunu yaşıyordu. Çalışmanın sonunda beden algısı normale döndü , tıkanık enerjisi akışkan hale geldi . Ancak kişilik yapısı gereği bu çalışmanın ve diğer duygusal kişisel bütünlük çalışmalarının uzunca bir süre devam etmesi gerekti . Tüm sistemin kalıcı sekilde onarılması ve güçlü hale getirilerek yaşamına ve kendi bütünlüğüne yeni bir yol çizmesi adına ilk çalıma önemli bir dönüm noktası olmuştu.