Dışa dönük olmadığım, yazmadığım zamanlarda.
İçe dönmek zorunda olduğum zamanlar olur.
Sürekli insanlara temas etmek, tetiklenmeyi ve kendi içimde yeni sorguları açmayı tetikler ki.
İçimde oturmak zorunda ve tetiklenmelerin kökenlerine varmak zorunda kalırım.
Normalde insanların yaşamlarına böylesine derinlemesine temas etmediğimiz durumlarda bu tetiklenmeler yıllar içerinde olur, belki de yıllar sonrasında ancak gerçekleşir. Ancak biz ve bizim gibi insan temasları tekrar eden gündelik işi olan insanlar, kendi sorgularına ve hesaplaşmalarına daha hızlı sert ve keskin dönmek ve ayıklamak zorundadır.
Fark ettikleri şeyin varlığı ile yollarına devam edemeyeceklerindendir ki. Kafalarında duyguların ve kabullerinde hızlıca çözmek oturmak ve kaldıkları yerden daha ileri yol almak mecburiyetleri olur.
Kendi içinde ayıklanmak olmazsa olmazıdır bu işin. Olay başkasını tanımak değildir aslında. Olay kendi içinde kendini tanımak ve ayıklayabilmektir. En zorunu kendinle mücadele edebilmeyi başaramamak bir yanda dururken bir başka benlikte olanla yol almak ve onu değişime uğratabilmekten zaten bahis olunamaz.
Bu yüzden kopuşlar, içe dönüşler ve kendi benliğimizdeki derin sorgu ve uzun meditasyon süreleri bu alanın kendi mecburiyetleridir. En basit gibi gözükenin bile altından binbir türlü tezat fırlayabilir. En aşılmışın yanında hiç görülmemiş duruyor olabilir. İnsan eksikleriyle ve yanlışlarıyla var olur. Onların bulunması sahiplenilmesi ve görülmesi zorunluluğudur bir yerde.
İçinde olmak ve dışında olmak, içine dönmek ve içindekilerle dışındakileri görebiliyor olmak gibi gerekli gereksiz düşünce süreçlerinde zaman geçirmektir uzaklaşışların ve kayboluşların ardındaki sebep.