Teslimiyetin aslı güven.
Güven başta kendine ve diğerine olmak üzere, güven evrensel adalete, nizama inanmak üzerine. Kendisini bilen, yaşamın güzel yanlarını görebilen için.
Sonsuz koşulsuz teslimiyet koşulsuz inancın gereği ; Yok olmak, varlığının sebebi olarak, sebebi olana emanet etmek kendini. Kendini, kendinden iyi bakacak bir güce teslim kılmak.
Teslimiyet gücü kaldırmak, şüpheyi eritip yok etmek.
Kendi kalbini temizlemek ama öncesinde, tüm lekeleri, tüm istekleri yok etmek.
Adanmak bütünüyle boş bir sayfa gibi. Bu dünya da yaşarken, dünyayı cennet görmek.
Dünyayı varlığıyla kirletmemek, varlığının dünya üzerinde bir an kadar olduğunu kabul edebilmek, düzenin bir halkası olduğundansa zaten emin olabilmek.
Teslimiyet insanın harcı değil sonuçta. Teslim olmaktan öte güç olmak yönetmek arzusuyla yanan bedenler ve ruhların sahibi. O ki yaşamın , besin zincirinin en tepesinde ona verilenlerden payını almak için bekliyor.
İnsanlığın gözüken gerçeği güç, mevki, para, ün, menfaat ve aç gözlülük …
Cennetten inen her melek, her kitap, her peygamberin insana seslenmesi de bundan işte. Her din en bozuk, en dejenere topluluğa, medeniyete indi diye öğretirlerken bize….Her ilahi kitabın yalnızca insanlığa indiği gerçeği.
Hayat teslim olunacak yer değil. Hayat insanlığın cenneti hedefleyip cehenneme yatırım yaptıkları kömür ocağı. Kendi ateşlerine attıkları kömürse diğer canlıların bedenleri ve ruhları.
Kim masum, aslında kimse…
Kim teslim, aslında kimse…
Kendi gerçeğini bilmeyen, bir omzunda kendi şeytanını taşıdığının da farkında olmayan hiç kimse masum olamaz aslında.
Bu yüzden masumiyet ve teslimiyet akli baki olmayanın. Bu yüzden teslimiyet o ilk elmaya uzanmaya cürret etmeyenin. Cennetten kovulmayan ve cenneti kazanmaya uğraşmak zorunda olmayanın doğasında yaşayabilecek olan.