“Kimler geldi kimler geçti hayatımdan” cümlesindeki ben, transit geçişi olan bir yola dönmüşken.
Duranlara ve konaklamalara hayatımda bir yer ayırmamış olmanın eksikliğine sahip olurum.
Gelenleri bekler, gidenleri izlerken kendi gittiğim yoldaki sabit duruşumu sürdürmüşümdür o ana kadar.
Bunu bilir, bunu yaşarım.
Bir yere sabitlenmek güzeldir belki.
Giderken sabitlenmek, gidenlere sabit bir konak olmak.
Bazen direksiyonda bir başkasını bulmak…
Ya bana göre değildir ya da artık benden çoktan geçmiştir.
Lakin, sabit olunan kendilik ve kendi başınalık zemininde tek olmak ve sonunda tek kalmak sorun olur.
Mesele özgür olmak ile yalnız olmak arasındaki zıtlık algısıdır belki.
Özgürlüğü, bağlılık olmaksızın yaşarken; Yalnızlık en yakın dostummuş gibi beni kendine çeker.
Kendi sabit inanışımda ve birliktelik beklentimde hareketsizken özgürlüğü bulmak da, yaşadığını sanmakta hatadır belki.
Beni kapsayan hayatın geçişlerinin güzergahı olduğumda.
Yalnızca bunları beklediğimde ve kaderin getirdikleriyle savrulmayı dilediğimde.
Hayatımdan her gidenin yokluğunu kendime yol aldıkça anlarım.
Gitmekle kalmanın aynı olduğunu, ancak kendimle kaldığımda anlarım.
Geride kalmanın bir yol olmadığını elbet bir gün anlarım.
Geriye kalanla kol-kola girerim sonra.
Ben, kolun ve boşluk.