En başında dolması gereken bir havuzumuz vardı .
Bilgiyle, tecrübeyle, yaşanmışla dolması gereken bir yaşam havuzu.
Herkes birer ikişer bardak suyla havuza katkı yaptı.
Kimi bir bardak ilgi döktü, kimi iki bardak sevgi, bir başkası biraz bilgi, bir diğeri tecrübe… yıllar, yıllar içinde havuz dolmaya başladı.
Herkesin bir katkısı olmuştu. Havuz, Sevgi ilgi güven yakınlık değer mutluluk heyecan keyif bilgi tecrübe bardaklarından akan şeffaf renkli tertemiz sularla dolmuştu.
Bir yanda da ; Kaygı, hüzün, öfke, kıskançlık, dışlanma, değersizlikle dolmuştu. Çünkü herkes kendisinde fazla olandan bir bardak koymuştu.
Ağır kirli bulanık olan kütlece ağırdı. Başlarda dibe çöktü. Hafif temiz duru olansa yukarıya yüzeye çıktı. Uzun yıllar tek görülen masumiyet, umut ve duruluk olarak kaldı.
Bir an geldi ki, havuzumuza birer ikişer bardak su ekleyenlerin sayısı artmaya başladı. Kim ne koyduysa havuza, havuzun içeriği ağırlığınca o olmaya başladı. Kirli ağır olan dibe çöktü temiz saf olan yüzeye ….
– Bir gün, bir düşünce… uzun bir çubuk şekline büründü. Bir Başka gün de bir olay havuzu söyle bir karıştırdı. Karışan havuzun suları bulandı, göz gözü görmez oldu . Çökenlerin yüzeye çıkanından çıkan kötü kokulardan bizim bile rahatsız olduğumuz zamanlar oldu.
Sonra, bekledik, tüm kirler tortular dibe çöktü ve yine havuz duruldu.
– Baktık gördük ki havuza çomak sokan çok. Bu böyle olmayacak, dedik bir gün. Havuza aldığımız her bardak suyu kontrol etmeye başladık, tertemiz bardaklarla bardak-bardak sevgi doldurduk, bardak-bardak mutluluk, bardak-bardak saygı , huzur başarı, ümit….
– Havuz doluydu, koyduğumuz her bardakta havuzun üzerinden biraz su taştı …
Baktık ki kirli su en dipte. Koyduğumuz her temiz bardak sudan sonra taşan su, en üstten temiz duru olandan. Koyduklarımızla olmadı, havuzumuz bir tülü tertemiz temiz suyla dolmadı.
– Sonra düşünceler, eğitimler, olaylarla karıştırdık tekrar havuzun suyunu ve bir bardak su ekledik, bir bardak daha , bir bardak daha. Katlandık çıkan kokulara. Yıllar yıllar hala dipte çok fazla tortu, hala her karıştırdığımızda bulanık bir su.
Eskisi kadar değil belki ama aldıklarımızdan hala bira kaldı.
Kokacak kadar kalmadı belki, ama içilebilecek kadar saf değildi.
Ruhumuza zihnimize içimize ne aldığımız her zaman çok önemliydi. Görmezden geldiğimiz boş verdiğimiz, kendimize değer vermeden bir çöplük gibi ruhumuza, bedenimize her kattığımız için biraz daha kirlediğimizi ancak kokular dışarı çıktığında , sular bulandığında birileri çomak soktuğunda görmek zorunda kalmamak için .
Yaşamımızın her gününü tüm yaşamımızmış gibi yaşamak , kendimize benliğimize ,bedenimize , düşüncelerimize yaşamımıza giren her bir kişiye ve eklenen her bir bardak suya gerekli hassasiyeti göstermek zorundayız.