Bolluk ve bereket özellikle bizim gibi bir ülkede yaşan her insan için bir algı sorunudur. Kıtlığı yaratan temel duygu insanın talep karlığıdır. Talep etmesinde kendisine hak görmekte henüz üst limitleri bilinmeyen insanlık, limitlerini yakalamak adına kısmetini ve bolluğu aramaya devam eder.
İktisatta, ekonomi kıt kaynaklar içerisinde kişilerin bu kaynakları paylaşımıyla ilgili araştırmalar yapan bilim dalı olarak geçer. İşin özü kaynakların kıtlığında bereket ve bolluk arışının temini önemli hale gelir.
Arabistan’da yaşayan bir bedevi için su, Afrika’da yaşayan bir yerli için yiyecek olmaması bolluk ve bereket kavramlarının arayışı için gerçekçidir.
Kıtlık algısı ve bolluk algısı kişinin tatminkar bir şekilde yetişmesi ile doğru orantılı algılardır. Kişinin neyi daha çok istediği, istediği şeyler için kimdekilerden daha fazlasına sahip olmak istediği, ne kadarının yeterli olacağı ve neden istediğiyle ilgili olan bolluk algısı. Tersi olan kıtlık algısında neyin yokluğu, kime göre yokluğu, ne miktarda olmadığı ve neden ihtiyaç duyduğu ile belirlenir.
Evrensel kurallar zinciri değişim esasına göre işler. Kişi sahip olduğu bir değerle bir başka değeri değiştirme dönüştürme yetisine sahiptir. Bu nedenle enerji çalışmaları dualar zikirler ve scret felsefelerinden önce yani kişiye sanal olarak yüklenecek bolluk ve bereket algısından önce bedel-sorunluluk bilincini aktarmak gerekir. İnsan temel sisteminin ve işleyişinin evrensel kuralları bilmeden, gerekliliklerini işletmeden, hak etmediği, bedelini ödemediği hiç bir şeye gerçekten sahip olmaz.
Dönüştürmek ;
– Zamanı emeğe , zamanı paraya, zamanı bilgiye , zamanı üretmeye, zamanı dostluğa, zamanı sevgiye, zamanı aileye, zamanı yaratıcılığa …
– Emeği paraya, parayı dostluğa, parayı üretime, parayı hayırseverlikle insanlığa, parayı bilgiye, ….
– Bilgiyi emeğe, bilgiyi paraya, bilgiyi üretime, bilgiyi aile, bilgiyi insana……
Bir şey verisiniz makineye ve bir başka şey beklersiniz. İşleyen makine kuantum düzendir. Verdiğiniz kadarını verir, hak ettiğiniz kadarını verir, kaldırabileceğiniz kadarını verir geriye ..
Fazlasını verdiğinde aç gözlülüğümüzün çarklarında aldığını ve çevresindeki her şeyi nasıl tükettiğini zamanla gösterir herkese. Bazen hak etmeyene, hak etmediği parayı verir. Bazen hak etmediği sevgiyi ve aşkı verir, bazılarına. Bazılarında, hak etmediği ün şöhret ve saygı kavuşur. Kişi hak etmemiş ise bedeli sonra tahsil olurken gerçekte kimin, ne için, ne bedel ödediği, ne ile neyi değiştiği ise sadece bu değişimde ödemeyi yapanın zaman içerinde bileceği ve göreceği bir konudur.
Evrensel takas kavramı yanı sıra bireysel sorumluluk kavramı, diğer bir değişken olarak bolluk ve bereket kavramının önünde değerlendirilmesi gereken bir başka derstir.
Bireysel sorumluluk kavramını sahip olduklarımızın karşılığında bir bedel ödemiş olmamızdır. Eğer bedel önden ödenmemiş ise ödemekle yükümlü olduğumuz bedel ya da bedeller söz konusudur. Örneğin Bir evlilik kararı almış isek o evlilik için gerekli tüm sorumlulukları da üstelenmişiz demektir. Mutluluğumuz ve mutlu yuvamız için ödememiz gereken bedelleri ödediğimiz, doğru adımları attığımız sürece bu mutluluktan payımızı almak adına önden yapılmış bir sözleşme vardır. Devamı da sözleşme koşulları kapsamında sorumluluk ve bedel ödeme taahhütlerimizin yerine getirilmesidir. Ün ya da şöhret içinde önceden ve sonradan bedeller söz konusudur. Örneğin herkes gibi özgürce dışarıda istediğini yapamamak, hareketlerinde ölçülü davranmak vb…
Takas kavramını , bireysel sorumluluk kavramını kavramış kişilerin tercihidir bundan sonrası . Bolluk algısı ve kıtlık algısı üzerinde çalışmak öğrenilmiş bilinç ve bilinçaltı kalıpları kaldırmak gönül gözünü ve sezgileri açarak fırsatlara doğru yeni kanallar açmak. Kişi her şeyin bol olduğunu, var olduğunu, orada kendisinin belirli koşulları yerine getirmesi kaydıyla onun hizmetinde olacağını algılamasıyla bolluk ve bereketin tamda içinde olduğunu fark etmesiyle birlikte olacaktır. Bolluğun bol olmasından değil de olanla kişinin mutlu olmasından, sahip olabileceklerine ulaşabileceğini bilirken olanla tatminkar olabilmekten geçtiğini anlayacağı an bolluğa ulaşabileceğini bildiği, ulaşacağı şeyler için takas ve sorumluluk kavramlarını da bu anda net bir şekilde değerlendirerek tercih yapabildiği an olduğudur.