Bindiği dalı kesen Nasrettin hocanın hikayesini hepimiz biliriz.
Keşke bildiklerimiz ile idrak edebildiklerimiz birbirlerine çok daha yakın olabilseler.
İnsanlar zanneder ki, bilmek yeterlidir. Etrafınıza bir bakın bilinen sayısız doğruyu görmezden gelmek adına, kendilerini bile düşünemeyecek hale getirmiş insanlarla doludur dünya. Herkes kendisine kanacağı yalanlar bulmuş. Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya ve sanki yarın ölecekmiş gibi yine bu dünyaya zulmetmeye devam etmektedir.
Yaşam alanlarını güzelleştirdiğini düşünen zevksizlerin, bunu da düzelttiğini zanneden başka zevksizlerle kavgasında… doğal olandan uzaklaşılmasının adına medeniyet dendiği yaşamlarımızda yaşamaktayız. Çitlerle çevrili piknik alanlarını doğada yaşamak zanneden nesiller haline gelmeye başladığımız bir dünya burası.
Öyle ki, doğa yürüyüşleri bile sıtablize yollarda yapılır , doğa içerindeki beş yıldızlı tatil köylerinde doğayla baş başa kalınır. Doğal yaşam alanları kavramının, yumuşatılarak insan kontrolünde kavramına dahil edilmesi ihtiyacı gelecekte doğal su kaynaklarımızı, oksijenimizi, yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi yağmalar hale getirmiştir bizleri.
Sınırsız üreyen ve çekirge sürüsü gibi dünyayı istila eden insanlık kendi sonunu ve kendi kıyametini yaratma yolunda sürdürürken. Hızla neslinin geleceğini tüketmeye devam eder.
Belki de “Bir ağaç bile dikmenin önemi “dünyaya bizim gelmemizin amacı haline gelebilecek bir dönemde yaşıyor olabiliriz…
Çevremize, yaşadığımız dünyaya, diğer insanlara karşı daha hassas ve saygılı davranmasını öğrenmemiz gerektiği bir gerçek.
Bir başka gerçek daha var ki dünya ile birlikte insanlık da kararıyor. Vicdanı, insanlığı, barışseverliği ve iyi tarafları gecenin karanlığına gömülür gibi gözükmez oluyor.
Bu değişimimizin bizlere ne getireceğini; ya aklımızla ya da eninde sonunda yaşayacağımız gelecekteki tecrübelerimizle öğreneceğiz.