İçedönük
Kendi kafasının içinde yaşayan insanlar, genellikle sıkıcı kişilerdir. Çünkü, iletişim bizim dışımızdaki kişilerle kurulur. İletişim, en az iki kişilik bir eylemdir. Biz orada değilsek, diğer kişinin sıkılması normaldir.
Kendi kafasının içinde yaşayan insanlar, genellikle sıkıcı kişilerdir. Çünkü, iletişim bizim dışımızdaki kişilerle kurulur. İletişim, en az iki kişilik bir eylemdir. Biz orada değilsek, diğer kişinin sıkılması normaldir.
Herkes güzel ve iyi insanların yanında olmak istiyor. Ama herkes onların etrafını sarınca, onlar hızlı kirleniyor. Ben derim ki; Çevremizdeki insanları, çok dikkatli seçmeliyiz.
Mutsuz olduğunu, bilecek kadar akıllı olmak… Ne acıdır. Üstelik, bunu değiştiremeyecek kadar aptal hissederken.
Bir numaralı gelişmişlik ölçütü, adalet içinde yaşıyor olmaktır. Bunun detayında, özgürlük ve eşitlik vardır. Sırf bu nedenle; insanoğlu için, gelişmiş medeniyetler kurma şansı yoktur. Çünkü, doğası buna izin vermez. insanlar adalet, eşitlik ve özgürlüğü kendileri için ister. Halbuki adalet, herkes içindir.
Nefret, bir tür kalp kanseridir. Enerjisini tüketmiş ve çölleşmiş kalpler, bu hastalığa yakalanır. Çaresi, henüz bulunamamış olup. Önleyici tedbirler kullanarak, bu sorunla başetmeye çalışırız.
Yaşanmışlıklardı !.. Beni ben yapan ve beni yok eden.
Dünyada oluşunun nedenini anlamlandıramamak, ciddi bir sorundur. Bu belirsizlik, sessiz ve derinden zehirler insanı. Öncesinde arayış olanlar, sorasında çırpınış olur. Kaybolur insan, kimi zaman. Böyle zamanlarda, umutsuzluk bulur onu. Boşvermişlik olarak adlandırılan, derin bir uyku serilir üzerine. Sürüklenmektedir, hayat akıntısında… Uyanmalıdır, uykusundan. Uyanmalı ve kulaç atmaya başlamalıdır. Kendi varlığının anlamını bulmak için mücadele vermelidir.
Sahip olduğun kelimeler, o duyguyu anlatmaya yetiyorsa eğer. Aklın, hala kalbinden önde gidiyor demektir.
Hasret ve özlem, duygusal fakirleşme midir? Yoksa, duygusal farkındalık sahibi olmak mıdır? Her ikisidir. Anlamlı olan şeylerin, yokluğu ve azalışıdır. Anlamının ve öneminin daha fazla hissedilir oluşudur. Eksilen, geride bıraktığı boşlukla görülür. Onun hayatımızda kapladığı alanı, o yokken farkederiz. Varken kıymetini bilmediklerimizin, ancak o zaman kıymetini anlarız.
Hayat dolu olmak,, her şeyi sonuna kadar tüketmemiş olmakla ilgilidir.