Aşırı bollukla doldurulmuş masadaki tek eksiklik, tek bir şey daha koyacak boşluğun olmamasıydı.
Acıkmaya ve iştahla yeniden başlamaya fırsat yoktu bu masada.
İsteme ve beklemeye fırsat tanımayan tıka basa bollukta, boğulduğunu hissedebilirdi insan.
Böylesi bir çoklukta,
Doyumsuzluk kaçınılmazdı.
Üstelikte açlığa değildi olası doyumsuzluk.
Doyumsuzluk istemeye ve ne isteyeceğini bilememeye doğru çoğalacaktı.
Sahip olduklarını kaybetmeye cesaret edemezken, aynı zamanda baştan başlamaya ve ilk başlangıcın heyecanını yaşamıya da başaramazdı.
Sahibi olmak ve sahip olarak kalmaya çalışmak korku iken.
Başladığı ve yolun en başında olduğu zamanları, orada hissettiği heyecan ve umudu temsil edenleri hep farklı hatırlayacaktı.