Kimine sebep,
Kimine destek,
Kimine de seyirciyiz.
Aslında her insan, kendisi dışında bir başka şeyin varlığının nedenleri ve sebepleri arasında.
Her yaptığımızın bir nedeni olduğu aşikar. Hatta neden var olduğumuzun da öyle.
Bunu arıyoruz, “ nedenimiz, gerekçemiz ve kim olduğumuz”
Nedenlerin az ya da çok oluşu fark etmiyor.
Zincirleme reaksiyonların varlığı bir yana , küçücük nedenselliklerin birikimi diğer yana konduğunda…. Bizim sebep olduklarımız ve bize sebep olanların dizilimi oluşuyor.
Buna işleyiş, kuantum düzen , karma, denge, kader…. ne isim verirsek verelim . Dizilimin bir yerindeki etken ve edilgen olarak, ikili görevimizi yapmaya devam ediyoruz.
Bu kavram bizim merkezde duruşumuzun temel taşı. Attığımız bir adımın etkilerinin kaç aşama ve zaman sonrasında bir başka etkiye yol açabileceğinden habersizce atanmış görevimize adımlıyoruz. Adımlarımız gelecekte dalgalar oluşturuyor.
Vakti zamanında küçümser bir bakış attığımız bir kişinin, bizden önce ve bizden sonra onu küçümsemiş yüzlerce kişinin varlığıyla birleşmesi sonucu bu tüm kişi birikmişinden bir hamle yapmaya karar verebiliyor. Dalga-dalga yayılan etkinin içinde ilk taşı atan ya da taşlardan birini oynatan olmamız, bu bile bir pay ve payda ve küçümsenemeyecek bir anlamlılık.
Tüm bunlardan bana ne,
ya da ben nasıl bilebilirim
ve ne yapabilirim ki dediğimiz noktada. Katı birer kaderciye dönüşüyoruz.
Kaderci olmakla, geleni kabullenmeyi birbirinden ayıramadığımızdan mıdır bilinmez. Kaderci olmakla gurur duyanlarımız oluyor. Hem de kadere inanmakla, ona tutunmak arasındaki farkı anlamadan. Hem de kaderin diziliminde atanmış kendi görevini yaparken ve dizilmiş/dizilmekte olanlara bedel öderken.
Herkesin bütüne bakması ve bundan çıkarımlar yapmasını beklemek imkansız. En basit düzeydeki eylemlerimizden en kompleks ve bilinçli etki çabalarımıza kadar biz olacakların sorumlusu ve aynı zamanda da bize olanların birer parçasıyız.
Yazılımlarımızı değiştirmeye, hayatlarımızı farklılaştırmaya çalışıyoruz ya.
Hangi bilinçle ve hangi farkındalıkla buna çabalıyoruz? sorusu önümüze geldiğinde… Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız konuların hepsi diğerlerinden daha önemli hale geliyor.
Beynimizi formatlamak, hedefler belirlemek, şansımızı ve kaderimizi elimize almak, farklılaşmak ve değişmek, bütünü anlamak, bir parçası olmak, değişiminde etkileyebilir olmak…
Hayallerimizin ötesinde bir gerçeklik mevcut ise bunu hayallerimizi ve zihnimizin sınırlarını genişleterek keşfedebilecekken. Hayal edenlerin, hayallerinin adımlayıcısı olmak durumunda olup, dizilimdeki yerimizi alıp. Yol aldığımızı ve kontrolün bizde olduğunu ummak en büyük kandırmacalarımızdan bir tanesi işte.
Belirsizlik olarak algıladığımız bu yazı aslında en belirgin olan varlık gerekçemizin açılımı.
Varlık olmanın manasının dizilimin içindeki en önemsiz ve en önemli parçanın aynı oluşundan kaynaklandığını anlamamızın tek yolu da bu.
Bu bizim anlam arayışımızdaki en anlamlı ve en anlamsız oluşumuza karşılık gelir ki. Her şeyin bize bağlı olması ile bizim her şeye bağlı olmamız arasındaki yerimizi bulmamıza yardımcı olur.