Söz Vermek
Söz vermek, Eskiden çek ve senetten daha geçerli bir teminattı. İnsanlar sadece söz verdikleri için ölüme bile gidecek kadar gururlulardı. Bu günün dünyası insandan bir şey aldı. Gururunu.
Söz vermek, Eskiden çek ve senetten daha geçerli bir teminattı. İnsanlar sadece söz verdikleri için ölüme bile gidecek kadar gururlulardı. Bu günün dünyası insandan bir şey aldı. Gururunu.
Hep bir beklenti. Hedefler ve hayaller değil yalnız dikkat! Bir beklenti… Elinde olmayandan umulan medet. Artık, nasıl bir yetersizlik ve eksiklik hissi ile donatılmış isek. Artık, nerede ve ne zaman güvenimiz yerle bir edilmiş ise. Artık, nasıl bir açlık ve yoksunluk hissetmiş isek. Artık, nasıl kendimize olan inancımızı kaybetmiş isek.
✨Temkinli kimliğimi, ⚡️ hayal kırıklıklarımla yediğim kazıkların toplamından edindim. ✨İsyankar yanımı, ⚡️ istemediğim halde dayatılanlardan ve zorlamalarda edindim. ✨İnadım, ⚡️benle inat edenlerden ve benimle yarışanlardan eser kaldı. ✨Duymayanlar yüzünden, ⚡️Çok konuşur sonrada hiç konuşmaz oldum. ✨Görmeyenler sebep oldu, ⚡️Kendimi ortaya atmaya ve sonra-sonra görünmez olduğumu kabullenmeye. Bir şeyler sebep oldu ve bir şeylere sebep oldum…
Kimden şüphe duyar en çok insan aslında, bilir misim? Söyleyeyim, Kendinden… Ve kendinden şüphe duyan, artı, hiç kimseden ve hiç bir şeyden emin olamaz. Korku sarar, Şüphe sarmalar, Vesveseler onu oyalar. Obsesyon mu dersin sonrasına, takıntı mı dersin, kıskançlık mı, yoksa güvensizlik mi dersin bilmem. Saldırganlıkla öfke ve de depresyonu da ister istemez arasına eklersin.…
Doğallığı, mütevaziliği, içtenliği İle gözde olmuşların… Göz doldurmuşluğu / taktire layık oluşları, daha fazlasının sahibi olmayışlarının yanlış anlaşılmasından ibaret. ?Yani üst ve alt limitler aynı. ?Yani mütevazi değil de potansiyelinin zirvesi o kadar. ?Yani doğal olmak değil, doğasının bundan ibaret oluşu göz dolduruyor. ?Yani içten gözükmek değil de, içinde olanın tümü bundan ibaret ve fazlası…
Şüphecilik yerleşmiş hayatına. Paranoyak gündüz rüyalarında ve sorgulayan bakışlarında. Kilitsiz evlerin üç kilitle sürgülenmiş kapılarında, şüphecilik peydah olmuş benim yurduma. İnanmaz, güvenmez sır vermez olmuş olmuş herkes. Ser verir, yine de sır vermez olmuş herkes.
Odağımızın nerede olduğuna bağlı olarak oluşur. Kendimizde ise başka, Dışımızda ise başka olur. Kendimize yönelmiş ilgi ve alakamız bizi geliştirir, güçlendirir ve öne çıkartır. Dışımıza yönelmiş odağımız ise güvensizleştirir, kıskançlaştırır, kalbimizi karartır. 26 Nisan Dünya kıskançlık günümüz kutlu olsun.
Ne halin ve Ahvalim, Ahvalim gelir kapısına söyler derdini. Ne halin, oralı olmaz. “Var gör kendin derdin ne ise” der ona. Ahvalim anlar, tırnağın varsa kaşırsın sırtını. Yoksa kapı-kapı dolaşırsın işte. Gücümüzün kaynağı kendimiz olmamız önemli. Her şeyi kendi gücümüzü ve imkanımızla yapamayız. Bu mümkün değil elbet, yardımlaşma ve paylaşımdan bahsetmiyorum. Bunlar eşit değişim ve…
O da neyin nesi, lastiğim patlamış. – Hay bin kunduz aşkına, diyorum ve ver elini bir lastik tamircisine. – Abi, bunların ömrü tamam. Gel değiştirelim şunları, diyor usta ve başlıyor işe. Çaylar, kahveler, sohbetler aramızda, oradayız esnafım ve ben. Keyifliyim yani. Ben ihtiyacımı görüyorum, esnaf çalışıyor kazanıyor. Bir araba yanaşıyor bir zaman sonra. İki ihtiyar…
Öyle benlikler ürettik ki, Ya boylarından onlarca metre uzundular. Ya da olduklarından onlarca santim kısalardı. Buna mecbur kıldık insanları. Başarılıları cezalandırdık, Başarısızları gururlandırdık. Buna eşitlik dedik. Bunu denge zannettik. Öyle zannetti onlarda. Ne yapsınlar çok duyduklarına inanmak zorundaydılar. Onlara yüklenen elbiselere girmek zorundaydılar. İşlerine de öyle geldi. Onlarda öyle yaptı. Giydiler elbiselerini aralara karıştı. İşimiz…