Ne halin ve Ahvalim,
Ahvalim gelir kapısına söyler derdini.
Ne halin, oralı olmaz.
“Var gör kendin derdin ne ise” der ona.
Ahvalim anlar, tırnağın varsa kaşırsın sırtını.
Yoksa kapı-kapı dolaşırsın işte.
Gücümüzün kaynağı kendimiz olmamız önemli. Her şeyi kendi gücümüzü ve imkanımızla yapamayız. Bu mümkün değil elbet, yardımlaşma ve paylaşımdan bahsetmiyorum. Bunlar eşit değişim ve takaslar zincirindeki doğrusal ve olağan eylemler zaten. Bu sebepten buraya kadar ki kısım sakın yanlış anlaşılmasın. Temelde gücümüzü kendimizden almak ve kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmekten bahsediyorum.
Birilerinden sürekli medet ummak, yardım dilemek, kurtarıcılar aramak, sürekli desteklenmeyi beklemek, güçlü gördüklerimizin etrafında dolanmak, onlardan güçlerini ve imkanlarını bizimle paylaşmalarını beklemek, biat etmek, torpiller, destekler, yapay abiler ablalar, anne ve babalar aramak…
Yıkılmak aslında bir yerde. Bir başkasının gücüne karar yetki ve sorumluluk sisteminin tamda üzerine yıkılmak.
Bunların hepsi bizi zayıf, güçsüz ve kendimize öfkeli kılar.
Değersizlik duygusu böyle perçinlenir.
Beceriksizlik ve yetersizlik algısı böylece güçlenir.
Acizlik ve eziklik hissi böylece gerçek olur.