O da neyin nesi, lastiğim patlamış.
– Hay bin kunduz aşkına,
diyorum ve ver elini bir lastik tamircisine.
– Abi, bunların ömrü tamam. Gel değiştirelim şunları,
diyor usta ve başlıyor işe.
Çaylar, kahveler, sohbetler aramızda, oradayız esnafım ve ben.
Keyifliyim yani.
Ben ihtiyacımı görüyorum, esnaf çalışıyor kazanıyor.
Bir araba yanaşıyor bir zaman sonra.
İki ihtiyar 70-80 varlar sanırım.
Karı koca iki yabancı.
Şehir Antalya olunca normal tabi.
El sallaya sallaya gülerek iniyorlar arabadan.
– Hay, diyerek bir şey gösteriyorlar bana.
Sanırım lastiği patlamış. Sesleniyorum ustaya geliyor.
Adam eliyle, yerle bir yapışmış lastiğini gösteriyor ve kenara çekiliyor.
Lastik değişiyor. Usta, adama işaret ediyor bittiğini ifade ediyor.
Sonra lastiği gösterip bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
Adam İtalyanca bir şeyler söylüyor cevaben.
Yok olmayacak, usta adamın elinden tutuyor dükkanın içine götürüyor.
Gördüğü sorunla, sorun olmayan lastik arasındaki farkı anlatmak için içerideki malzemeleri ayrı ayrı gösterip iletişim kurmaya çalışıyor.
İtalyan turist gülerek hiçbir şey almadım dercesine bir işaretle dışarı çıkıyor. Çok mutlu. İnsan anlamadığı için bile bu kadar mutlu olur mu diyorum kendime.
Cebinden para çıkartıyor adam. Usta istediği kadarını avucundan alıp gerisini bırakıyor adama.
Nasıl mutlular, nasıl anlatamam. Biniyorlar arabalarına yollarına devam edecekler.
Bana, ustaya, orada çay içmeye gelmiş belediye işçisine el sallayarak biz onları garajda geçirmeye gelmiş dostlarıymışız muamelesi yapıyorlar bize.
****
Şimdi burada birkaç farklı durum var.
• Yaşama heyecanları tam gaz devam eden insanlar.
• Güvenlik algıları istismar edilmemiş ve hayata hayatın onlara sadece iyi şeyler getireceğine hala koşulsuz inanıyorlar.
• Sorunları büyütmek yerine olağan görmeyi başarıp çözüme odaklanıyor ve yapmaları gerekeni onunla çatışmadan yapıyorlar.
• Yakın, sevgi dolu ve samimiler.
• Kaygı eziklik korku gibi duygular geliştirmemişler.
• Kendilerine güveniyorlar ve insanlara güveniyorlar.
• Kandırılmak nedir bilmedikleri belli. Allah için ender bulunur dürüstlükte bir esnafımıza denk geliyorlar.
• İletişimin aynı dili konuşmak olmadığının farkındalar.
• Hiçbir tersliğin günlerinin ve mutluluklarının önüne geçmesine müsaade etmiyorlar.
Sağlıklı bir toplumda güven içinde yetişmiş ve 70-80 li yaşlara kadar bu özelliklerini koruyabilmiş olmaları güzel olan.
Bunu sağlayabilmiş ülkelere gelişmiş ülkeler diyebiliyoruz.
Yoksa adamların derviş ermiş olmalarıyla çok alakası olmadığı kesin.
Bir yıl sonramız değil bir ömür sonramız değil. Evlatlarımızın ve hatta torunlarımızın sonsuz güven içinde hissettiği yarınları kurmak görevimiz.
Dünyalarımızdan çıkmak ve izlemek gerekli.
İyi ve kötü yanları incelemek gerekli.
Egolu ben bilirim ve en doğrusu benim düşündüğüm fikrinden sıyrılmak gelişmek ve ilerleyebilmek için zorunlu.