Ne, bir el vardı uzanan.
Ne de, uzansa onu tutacak olan.
Bağlandı eller,
Bağlandı kollar,
Bağlandı yollar.
Boşu boşuna bekler oldu insanlar.
Dileyeceğini bilmez,
İstemeye gücü olmaz,
Kendi becerse zaten orada işi olmaz.
Bekler, bekler, bekler….
Neyi bekler, neden bekler?
İşte o bilinmez.
O farklıdır. Zamandan bağımsızdır.
Dondurulmuş zamanı, gerçek zamandan bağımsız işler.
Dünyası bir başkadır. Bir başka alemde yaşar.
Ne vardır, ne de yok.
Ne tamdır, ne de eksik.
Kuru gürültü, kuru günler, kuru işler….
Ve kurumuş kalmış insanlar.
Sende,
Bir iz bırak, bir izden kendine yol yap demişler.
Kışı beklemiş.
Kış kardan soğuk, beyazdan aydınlık gelmiş.
Soğuk kadar, onca olan soğukta yol yapmak zor gelmiş.
Bağlı ellerin altına, ayakları bağlamış.
Beklemeye başlamış.
Dile gelmiş,
Bir yol, bir çıkar yol, bir yol açan olsa.
Bir yol veren, bir yolu gösteren, bir yoldan geçen olsa, çekip beni buradan alsa çıkarsa ….
Yol yapmak zor.
Bir adım zul gelmiş de.
Kurumuş beklerken.
Tükenmiş izlerken.
Harcanıp da yaşanmış, koca bir ömür.