Söz Vermek
Söz vermek, Eskiden çek ve senetten daha geçerli bir teminattı. İnsanlar sadece söz verdikleri için ölüme bile gidecek kadar gururlulardı. Bu günün dünyası insandan bir şey aldı. Gururunu.
Söz vermek, Eskiden çek ve senetten daha geçerli bir teminattı. İnsanlar sadece söz verdikleri için ölüme bile gidecek kadar gururlulardı. Bu günün dünyası insandan bir şey aldı. Gururunu.
Kral insanlar vardır. Sevdiğine kral, sevmediğine kraldır. Onlar kendilerini bilir. Lafa söze bakmazlar.
Azrail’e verilmiş özü vardı. Söz bu ya verildiyse, tutulmalıydı. -“Söz” dedi, sana bir can borcum olsun. -Vereceğim, dedi. -Vadesinde ödeyeceğim. …. Gel zaman, git zaman… Bir tohum oldu, bir fide oldu. Yeşerdi hayat oldu. Can oldu, cana değdi. Hayat oldu, hayat verdi. Geldiği bu dünyadaki her şeyi canından çok sevdi. Onlarda, onu sevdiler. Üstelikte, canlarından…
Söylenecek çok şey varken, susarsın ya. Sözün, geçmediğinden. Söylenecekler, söylemekle bitmediğinden. Konuşmanın zamanı çoktan geçtiğinden. Kelimelerinin tesir etmediğini çoktan fark ettiğinden… Susarsın. Yoksa sözün gümüş, sukutun altın olduğundan değildir suskunluğun. Umudunu yitirdiğinden gerek duymazsın da, işte ondan susarsın.
Durumumuzdan memnun olmamız, Her zaman iyi durumda olduğumuzu göstermez. – ipucu olsun üstteki resimde –
Sözü – Söyleyen – Söyleyenin kaynağı – Söylenen – Söyleyenin algısı Bir de sözü – Anlayan – Nasıl anladığı – Hangi rasyolarla yorumladığına bağlı olarak, Bazen ayaklarımız yere basar. Bazen de uçar gideriz. Hem de ışık hızında :))))
“Kişi, kendine yakışanı yapar.” Ne hoş bir söz. Sebepler, nedenler, bahaneler, koşullar… her ne olursa olsun. Öz, kendi yaptığı ile ölçülür. O zaman, yaptıklarımız ve yapmak olduklarımızı sebeplerinden arındırıp. Kendimize BİR KEZ DAHA, bu bilgiyle YENİ BAŞTAN bakalım. Bakalım, biz gerçekten iyi ve doğru insan mıyız? Bakalım, biz kendimize yakışanımı yapmaktayız? Aklımız başında kendimize bu…