Sorun Olan
Bazı günler kötü başlar. O sorun değildir. Sorun, bitmemesidir.
Bazı günler kötü başlar. O sorun değildir. Sorun, bitmemesidir.
O diyor ki bana; – Kötü hatıralarım var. Soruyorum? – İyi hatırların yok mu? Var, diyor. Her şey normal gözüküyor. O zaman sorun ne? 🙂 – Bir gün bunları unutmaktan korkuyorum.
Sorunun, arada kalmak ise, Çözüm, seçim yapmaktır. Sonuç, birisini kazanmak için diğerini feda etmektir.
Tüm hayatları, sorunları çözmekle geçmiş insanlar tanıdım. Onlar, sorun çözmekte çok beceriklilerdi. Tek sorunları vardı. Sorun olmadan, yaşayamıyorlardı.
Günün birinde, bir denizin içinde “Utanç” boğulmaktadır. “Vicdan” atılır ve onu kurtarmak ister. Ama tüm çabası nafile… Kızar kendine “Vicdan” bu, bütün işi kendiyle. Bir kez daha buna izin vermeyeceksin ve kendini affedene kadar “Suçlu” ismiyle dolaşacaksın der. Artık o “Suçlu” ’dur. Suçluluk ona yapışmış kalmıştır. Gel zaman git zaman “Rastlantı” ‘yla karşılaşır bir gün.…
Kabullenebilme sorunu mu? diye soruyorum kendime. Koşulsuz kabullenmek her şeyin ilacı mı? Sonra cevaplıyorum. Şizofrenik bir hal benimki 😄 Koşulsuz, nedensiz, tümüyle kabullenmişler o zaman neden ilişkilerin içerisinde gittikçe silikleşerek kaybolmak ve yok olmak zorunda kalıyorlar. Koşulsuz kabullenmemeyi seçenlere bakıyorum sonra. Bu mu? diyorum yoksa her şeyin ilacı. Yine manyak gibi kendi kendime cevap veriyorum.…
Sıfır sorun ütopyasından geliyorum. Mutlu insanların selamı var. Sorarlarsa diye, iletmemi istediler. Süperlermiş, bizi merak etmesinler dediler. Dert yokmuş, tasa yokmuş. Üzülmek nedir bilmez, eğlenmeye doymazlarmış. Ben söyleyeyim üstüme kalmasın.
İlişkileri kurabilmek kadar büyük olan bir başka yetenek ilişkileri sonlandırabilmek. Kurduğumuz iletişim ve ilişkilerimizin çok azı sürekli devam eder. Her birimiz sayıyız yeni iletişim, temas ve ilişki kurarız. Kimi bir çakmak taşından çıkan kıvılcım kadar kısa olur. Kimi bir gündüz kadar aydınlıkta yaşar. Kimi bir ömür gibi başlar ve bitişi elimizde değildir. Her ilişki merhabayla…
Kimin için yaşadığınızı sorun. Neden yaşadığınızı sorun. Yaşamasaydınız fark ne olurdu onu sorun. Bir şey kattınız mı bu dünyaya. Gelişiniz ve gidişinizle pozitif bir etki bıraktınız mı hiç geriye. Sorun kendinize korkmayın, bişey olmaz.
Akıl vermek gibi olmasın da, azıcık vereceğim. Hayatın içine hiç girmeden, az görüp, az yaşayıp çok konuşan insanlar vardır. Bazı konular vardır ki, sadece yaşayanlar bilir. Bu insanlar; bilirmiş gibi, anlarmış gibi yapanlara çok kızarlar. Ahkam kesenlere tahammül edemezler. İnsan herşeyi yaşayamaz, herşeyi bilemez. Anlatmak istediğim bu da değildir. Bu insanların tek dertleri görülmek, dinlenilmek…