İçlerinde ukte kalmışların büyük hasretleri olur.
Hasretleri öfke,
Öfkeleri de nefret olur sonra.
Benim olmayan, kimsenin olmasın duygusu yaşar içlerinde ister istemez.
Bilmezler ki onlar, acı çektiklerini.
Benim yaşayamadığıma, kimse sahip olmasın eylemi doğar sonra.
Onu da bilmezler, kendilerine tanınmış özgürlükleri yoktur ki,bunları neden yaptıklarını kendi kendilerine bilebilecek kadar.
Mecburen İnanırlar kendilerine, doğru olduklarına.
Kınama, basitlik, hata, eksiklik, saçmalama, abartı, kontrolsüzlük … olarak görürler.
Hayat ihtimali olan ve onların hayatı olmayanları…
Ve yanlış başlığında onların olmayanı öldürmeye çalışırlar bilinçsizce.
İçlerinde o kadar arzularlar ki esir ettikleri hayatları kendileri yaşamış olmayı. Bunu hissetmemek için ölesiye nefret ederler bunu yapabilenlerden.
Bastırılmış her şeyin insanı kirlettiğinden habersiz kirlenirler de, gönüllü kabulle gönülsüz mecburiyeti birbirinden ayıramazlar bir türlü.