Vazgeçebilir misin?
Sorusunun arkasında çok fazlası birikir.
“Evet” bu soru barajının kapılarını açar ve ardında duran ve biriken vazgeçilebildiklerini özgür bırakır.
“Hayır” Kapakları sımsıkı kapatır. Duvarları yükseltir geçit vermez kılar, biriktirilmek ve tutulmak istenilene.
Tutulan, vazgeçilmeyen ve bırakılmayan kapakların ve duvarların ardında dururda biz başka bir yerde mi oluruz?
Tabi ki olmayız.
Onları tutulması için bizim orda durmamız ve sabit bir set kalmamız gerekir.
Özgür bırakmadıklarımız için özgürlüğümüzü,
Vaz geçmediklerimiz için sahip olabileceklerimizi,
Ayrılamadıklarımız için varamayacaklarımızı,
Sahip olduklarımızın bize mecbur kıldığı esaretlerimizi yaşamaya devam ederiz.
Sahibiyetin katı esaretinde tutunuruz, olduğumuz yerin sabitliğinde. Sahip olmanın ağırlığını yaşar ve sahip olduğumuza bu ağırlığı yaşatmaya devam ederiz.
Tutunduğumuz kadar güçlü, tutuğumuz kadar emin, biriktirdiğimizce büyük sandığımız ağırlaşan cüssemizle hafifleyen duyguların varlığını özleriz.
Gözlerimizle kuşları izler, rüzgarın isimlerini koyarız sahip olduklarımıza.
Sahip olduklarımızın ağırlığında vazgeçmemenin esaretini yaşarız.
Vazgeçemediklerimizle, özgür kalmayı hayal eder dururuz.