” Uğur böceği, Coccinellidae familyasını oluşturan çok yaygın görülen böcek türlerinin ortak adı.
Tarım zararlısı olan Epilachninae alt familyası hariç, hepsi yararlı böceklerdir. Larvaları ve erginleri yaprak bitlerini ve koşnilleri büyük sayıda yediklerinden biyolojik mücadelede kullanılır. Birkaç türü larva iken yaprak biti, ergin iken öncelikle mantar yerler.”
———————————–
Bir çiftçi açısından diğer tarla zararlılarını yediği için şans getirebilir ancak herkesin algısında uğur böceği olarak kendisine yer bulur, bizlere şans getirir.
Bir güvercinin – şanlı dışkısının- isabeti ile sevinirken koşup piyango bileti alıveririz.
Duvara şans getirsin diye astığımız at nalı belki de o atın ağır bir yükün altında ezilerek geçirdiği yaşamından arda kalandır.
———————————–
İşin özü beklentidir.
Bizim ona yüklediğimiz pozitif anlamla bir umudun tetikleyicisini oluşturmak, evrensel bir mesajın habercisi kılmaktır.
Yaratıcıdan ona güldüğünü, ona tebessüm ettiğini hissedeceği küçük bir donuşa ihtiyaç duyar insan.
Bu bir kuşun pisliğinde bile aransa, insana yılbaşı çekilişinde tam ikramiye kazanmışçasına büyük mutluluk verecektir bu dokunuş.
Umuda ve şanslı dokunuşa ihtiyaç duyan insan, yaratanın onu gördüğünü böylesi rastlantılarla hissetmek ister. Umudun, küçük şirin bir böceğin dokunuşuyla gelmiş olması da kötü bir şey değildir aslında. Mercimek kadar bir canlı dünyalar kadar bir neşeye vesile olur habersizce.
Umut yeşermeli ve beslenmelidir. İnsanlığın geleceği için, gelecek nesillerin daha iyi bir hayat sürebilmesi için umut yeşermeli ve yayılmalıdır.
Belki de daha fazla uğur böceği uçmalı, daha fazla güvercin salınmalı, at nallarının sayısı da yaşayan atlardan fazla olmalıdır.