Bir kaç salkım üzümün dağ gibi yığıldığı bir tezgah vardı.
Bir tezgah vardı…
Ne köylüm tezgahlamıştı, ne de manavım.
Bir tezgah vardı…
Salkım salkım yüklenmişti sıkıntılar.
Salkım salkım yığılmıştı üzüntüler.
Bir tezgah vardı…
Ne tek başına iyi
Ne de tek başına kötüydü herşey.
Bir tezgah vardı…
Bir sergi vardı izlenilen
Bir tezgah vardı düzenlenen.
Bir tezgah vardı göze hoş gözüken.