Ehlileştirmedim

çindeki vahşiyi ehlileştirmedim. Sadece ona özel yaşayacak doğal bir alan verdim. Böylece benim hayatıma karışmıyor. Bende onu sık sık ” Gel, san ihtiyacım var” diyerek çağırmıyorum. Onsuz savunmasız kalırım. Onsuz ben ben olmaktan çıkarım. Ama bir başka gerçek daha var ki, onunla birlikte de yaşayamam. O intikamı sever. O plancıdır. O korkusuz, limitsiz ve acımasızdır.…

O zaman, Özgür Olacağım

Özgürlüğümü seviyorum. Sistem ve düzen bedenime, zamanıma sahip. Ancak, düşüncelerim ve hayallerim bana ait. Barınmalı, yemeli, çalışmalı ve yaşamalıyım. Tıpkı herkes gibi. Ama düşüncelerim ve hayallerim bana ait. Bir gün zamanı geri alacağım. O zaman, biraz daha özür olacağım. Bir başka gün, hayatımı geri alacağım. O zaman, daha fazla özgür olacağım.

Denge ve Uyum

Herkesin aynı düşüncede olması, ciddi bir problemdir. Orada katı bir eğitim modelinin ve baskının olduğunu anlatır bize. Özgür düşünce ve yaratıcılık, çok seslilik gerektirir. Tüm marjinal uçlar, kendi düşüncesine çekerken. Genel denge, ortalarda bir yerde oluşur. Bu uyumdur. Birlikte bir yaşam sürmek için, farklı düşüncelere anlayışlı olmak gerekir.

Mukemmelin Kusuru

Mükemmel olmasını bekleyenlere, kusursuzluğu bulmaya çalışanlara, bitmeyen doğruluğu isteyenlere, kafalarındaki şablonu arayanlara inat farklı o olmak zorunda. Bu kontrol edilemez aksaklıklar, bir yerde o insanı özgür kılan. Mükemmelin, beklentisinden koparak kusurlu şekilde kendisi farklı olmayı başaran. Kusursuz varlığından azat, bir varlık. Kusursuz varlığına karşı, bir isyan. Bana karışmayın diyen, özgürlük. Kapalı kutularda sıkışamayan, bir canlı.…

Pembe Dünyaların ,Kızıl Hayalleri

Saçlarını kırmızıya boyamak için bekledi. Büyümeyi bekledi. Makyaj yapmak için, Saçlarını savurmak için, Özgür olmak için bekledi. Bir gün büyüyecek ve bir birey olacak, her insan kadar o da özgür olacaktı. Tüm yasaklarından, tüm baskılarından, tüm çocuk engellerinde kurtulacaktı. Bekledi. Beyaz gelecek kostümünden telli duvağını aralayıp kızıl saçlarıyla selamlayacağı özgürlüğünü bekledi. … Kız olsun, erkek…

Ehlileştirilmek

Vahşi doğadaki, mutlu bir attım o kırlarda. Ehlileştirmek için bağladıkları ipler beni asi yaptı. Vurmaya çalıştıkları, eyerlerinden, Takmaya çalıştıkları, semerlerinden nefret ettim. Vahşi dediler, ehlileştirmek istediler. Vahşetlerinde bağlamak. Keyiflerinde, tepe-tepe kullanmak istediler. Bu vahşi atı eğitmek/ pardon yanlış oldu… sonuna kadar kullanmak istediler. Ben doğamın dışında iken bir asi oldum.

Alıp Başımı Gidesim Gelir

Alıp başımı gidesim gelir. Şapka nereye ben oraya, Dört bir yana gezesim gelir. Gitmek kolayda, geride bıraktıklarımdan ayrılmak… Esas o kısmı bana zor gelir. Gitmek kendimizle, kalmak sevdiklerimizle ilgili ikiye ayrılan yolların kavşağında durmaktır. Bırakıp gidemezken, kalıp özgürleşemezsin. Dayanmaz yüreğin, Şapkanın altında ezilip gidemezsin.

Arada Kocaman Bir Fark Var

İki farklı şey var, İkisinin arasında kocaman bir fark var…. 🙂 Bu fark, kim olduğumuzu bulmakla ve yerleştiğimiz kimlik alanını görmek arasında. Biri kişinin özünde sahibi olduğu ve kendi varlığından gelen kimliği. Diğeri kişinin kimlik algısı ve ne üzerinde kimlik bulduğu. Biraz daha basitleştireyim. Ayşe ile Ayşe öğretmen arasında, Müdürüm ile Aydın Tedi… arasında, Anne…

İhtiyaç Duymamaktır

Özgürlük, hiç bir şeye ihtiyaç duymamaktır. Bir kedi için dışarıda olmaya duyduğu ihtiyaç onu esir ederken. Dışarıdaki kedinin çok istemesine rağmen eve girememesi aynıdır. İsteklerimiz, Sahip olduklarımız, İhtiyaç duyduklarımız, Özgürlüğümüzü elimizden alır. Tatile çıkarken bile bu böyledir. Ne kadar çok eşyaya ihtiyaç duyuyorsak ve sahipsek o kadar büyük valiz ve o valizin kısıtlamasında bir tatil…