Danset Gönlüm
DANS ET… DANS ET KI , IÇIN ŞENLENSIN. ŞARKI SÖYLE… ŞARKILAR SÖYLE KI, SESIN CANLANSIN. GÜL SEN EN GÜZELI… GÜL Kİ, KALBIN UYANSIN.
DANS ET… DANS ET KI , IÇIN ŞENLENSIN. ŞARKI SÖYLE… ŞARKILAR SÖYLE KI, SESIN CANLANSIN. GÜL SEN EN GÜZELI… GÜL Kİ, KALBIN UYANSIN.
Neden kızgınım ve neden çatışıyorum insanlarla, diyerek sormalıyım kendime. Öfkelerimin sebeplerinden haberdar olmalıyım. Şimdisini bilmeliyim, öncesinden haberdar olmalıyım. Hiç bir duygu şu anla başlayıp bitmez bilirim. Önceden böyle hissetmeme neden olan anlarımdan haberdar olmalıyım bu yüzden. Tepkim, çözümüm olmalı. Tepkim, yeni sorunların nedeni olmamalı. Savunmak bahanem, saldırmak gerçeğim olmamalı bir diğer yandan. Tepkisel olmamalıyım, öyle…
Kendin gibi misin? Yoksa hiç mi düşünmedin? Geldiği gibi mi karşıladın günleri ve hayatı? Hani derler ya, “Sen olsan ne yapardın? Bir daha dünyaya gelsen nasıl yaşardın? Nasıl olmuş olmasını dilerdin?” Bu sorulara verilecek bir cevabın varsa eğer, kendin gibi olamamışsın demektir bu hayatında. Artık bir daha ki sefere inşallah.
Cesur… Kahraman , korkusuz, atak, korumacı, bağlı, gözü kara, gözünü budaktan sakınmayan, hiç bir şekilde yılmayan, doğrunun yanında, adil, güçlü, öfkeli, adrenalinle köpürmüş, hedefine kitlenmiş, atak, hızlı … anlamındaki Cesur’a seslendi sahibi simiyle. “Cesur gel oğlum buraya..” Kuyruğunu sallaya sallaya, dili bir karış dışarıda, kıçını ata ata geldi Cesur. Hemen sahibinin yanına uzandı, sırt üstü…
Adam gibi adam. Kadın gibi kadın. İnsan gibi insan. Herkesin istediği bu. Ve az bulunan her şey gibi istediğini bulmak ve ulaşabilmek değerli. Sorun şu ki; Az bulunmasının sebebi hala bilinmiyor. Bilim çaresiz.?
Dört mevsimi bir insanda bulmuşsanız. O kişiyi bırakmayın. Aradığınız kişi tam olarak o dur.
Doğrudur… Ben kimim ki, akıl vereyim insanlara. İşte o yüzden, verdiğim akıl değildir. Akıl bana lazım. Ben kullanıyorum onu. Yani veremem kimseye. Öneri?, bakın işte onu veririm. Hatta hemen vereyim. – aklınızı kullanın. Boşta bırakırsanız onu, uyuşur ve bilinçaltınız idareyi ele geçirir. O da maymun eder sizi. Önerim budur, kullanana. ????
Ne çok severim, bu soruyu… “Sen kimsin ki” ????? Telefon çalar, açarım. – Yeriniz nerede, der bir ses. ?gülümserim. Hani “merhaba”, Hani “ben bilmem kim” Hani “şurasını aramıştım” Hani “müsaitliğiniz var mı gelmek istiyorum” Hani, hani, hani… İlk telefonun yaygınlaştığı yıllarda telefon adabının nasıl olması gerektiği çok gündem olurdu. Yeni ya, insanlar bilmezlerdi ve sürekli…
Koyunları sayarsın, Saatleri sallarsın, Yuvar-yuvar yuvarlanırsın, Olmadı mı olmaz. Uykusu olmayanı uyku tutup içine almaz. Gün kısa, zaman kıymetlidir. Uykuya fazladan verilecek süre gereksizdir. Bonkör olamazsın, Saçıp savuramazsın. Gün kıymetlidir. Her anın değerlidir.
Sevmek, sevgiyi göstermek, sevgili olmak ve bundan utanmaz olmak. Sevgi ne zaman utanılacak bir şey oldu ki? Birbirini seven insanlara ne zamandır öfkeyle bakar olduk?.. Ne zamandır televizyon dizilerinden bile çıktı, birbirini sevgiyle kucaklayıp öpmeye doyamayan insanlar. Biz ne zaman sevgisizlikten utanmaktan vazgeçtik de, sevenlerden utanır olduk. Belki de şimdi kirli bir toplum olduk.