Bildiği, inandığı ve düşündükleri için susması gerekti.
İlk söyleyen olmamak, hedefe girmemek, uğraşmamak için sustu.
Etrafına baktı çıt yok.
Sessizlik yemini edilmiş.
Onlar, yüzler binler milyonlar sessiz.
Evet dedi. Haklıyım susmakta.
Konuşmaya gerek olmamakta.
Cesurca susacak kadar çok sayıdaki korkakların suskun sessizliğinden, eminlik doğdu.
Eminlikten haklılık, ondanda doğruluk oldu.
Susanın onayı, bir başka susanın suskunluğu şeklinde yayıldı.
Uzun sessizlikler hüküm sürdü bir zaman.
Sonra,
Bir konuşan çıktı suskunluğu yırtarak,
Sonra bir diğeri,
Belki üç beş belki oldu sayıları.
Onlar birbirinden habersiz, saçma sapan konuşan birkaç hadsiz oldu.
Birden suskunlardan mırıldanmalar yükselmeye başladı.
Mırıldanmalar uğultuya,
Uğultu gürültüye.
Gürültü kitlesel bir sese dönüştü.
Bir süre sonra salyalar akıtarak avazı çıktığı kadar bağıran eski suskunların bağıran ordusu böyle oluştu.
Konuşan tetiklemişti suskunları.
Tahrik vardı. Tahrik etmişti.
Susmanın utancını hatırlattı onlara ve korkularına ayna oldu.
Kendilerini bastırmak, ayna olanları susturmak için daha çok bağırmak zorunda kaldı suskunlar.
Hepsi,
Hep bir ağızdan,
Zamanında konuşulmayanları bugün konuşanları susturmak için çılgınca bağırdı.
Susulmalıydı.
Susmalıydı.
Sessizlik olmalıydı.
Sussssss…..