Bir ruhu esir eden nedir?
Bir ruhu esir eden, kendisidir.
Her bir ruh, bu güne ya da sonsuzluğa esir eder kendini.
Bağlantı kurduğuna, bağlandıklarına esir olur.
Nasıl olur da böylesine bağlanır?
Duygularla bağlanır,
Düşüncelerle bağlanır,
Alışkanlıklarla bağlanır,
Kimliğiyle bağlanır,
Geçmişiyle bağlanır.
Tüm hücrelerinden bağlanır.
Kasların kemiklere bağlanması gibi bağlanır.
Önce zayıftır.
Sonra tüm gücüyle bağlanır.
Tutundukları, ruhundan bir parçayı kopartmadan ayrılmayacak kadar büyük güçte bağlanır.
Yaşam, ruhun eğitim alanıdır.
Bedenin terbiyesi de, ruhu terbiye etmenin aracıdır.
Her bağlılık, bağımlılık ve bin bir türlü esaretle birlikte
Onların sahi olan ruhlar bir bedene bağlanır.
Sonrasında
Her kurtulduğun esaret, beraberinde bir paçanı yanında götürür.
Bu yüzden;
her kurtuluş,
her vazgeçiş,
her ayrılış
her bitiş,
bir acıdır…
İçini acıtan, kendinden bir paçayı kopartan acıdır.
Ruhlar bu yüzden acıyla özgürleşir.
Belki de bu yüzden ruhlar, esaretlerine tutunmayı ve kendinden kaçmayı seçer.
Kendince esaretlerinin acısını hisseder de,…
Bağlılık ve bağımlıklarının verdiği acı, onlardan koparken hissedecekleri acının yanında sözü bile edilmez.
Ruhlar bu kopan bağların acısıdan kaçarak yaşarlar.
Ta ki kaçamayacakları ana kadar.
Tüm esaretler, bir gün gelir ondan koparılır.
İlk kez o zaman, o acı yaşanır.
Ve insan, bedeninden ruhuna özgür bırakılır.
İlk kez yaşanan o acı, son değildir.
Kopamayışın acısı, o an kopartılarak daim kılınır.
Özgürleşmeye alışmamış ruhlar, hazırlıksızdırlar.
Bu kez de esaretlerinin hasretinde, yoksunluklarında sonsuzluğa ulaşırlar.
Bu vazgeçemeyiş ve vazgeçtiklerinden sonrasında devam edemeyişlerin bir sonucudur.
Onlarla birlikteyken esaret altında olup, onlarsız da özgürlüğe varamayan-var olmayı başaramayanlar olarak araflarında yaşamak zorunda kalanlar olurlar.