Özel hissetmeye ihtiyacı vardı.
Belki de bu yüzden, seçilmek ve tercih edilmek temel düsturu haline geldi.
En başından beri verdiği mücadelenin birer uzantısı gibiydi her şey. Kardeşlerin arasında , ailesinin onlara vermeye çalıştığı eşit muameleden farklılaşabilme mücadelesi.
Erkek çocuğunun babayla rekabet duygusunun, kız çocuğunun anneyle rekabet döneminin aksamaya uğrayışıydı.
Sınıfının içerisinde kalkan parmağının diğerlerinin arasından seçilmesi bile bunun bir uzantısı haline geldi.
Seçilmiş olmanın, onu seçilmiş kişi yapması ve özel hissetmesine hizmet etmesi için imajlar, davranışlar, özellikler ve nitelikler biriktirdi.
Beslenmeye çalıştığı bireysel değerliliği ve varlığının değerli olduğunu hissetmek için buna ihtiyacı vardı.
Zamanla tatmin olmayan, tatmin edildikçe genişleyen bir mide gibi doymak için daha fazlasına ihtiyaç duyan, edilgen ve alıcı , sürekli dışarıdan beslenmeye ihtiyaç duyar hale gelişinin izini sürme şansına hiç sahip olamadı.
***********
Bu diğerinin varlığını, nitelik ve uygunluğunu ortadan kaldırdı. Niceliğin gözükmez olduğu ilişkilerinde, seçilmek nitelik olarak onun ölçütü oldu.
Ne aldığına,
Kimden aldığına,
Neden aldığına;
Neye ihtiyacı olduğuna,
İsteyip istemediğine,
Kendisine uyumlu olup olmadığına bakmaksızın…
Her ilişkisini seçilmek ve alıp alamamak dengesine kurdu.
Sınırsız tavizler, ödenen bedellerin ölçütsüz oluşu bile böylesine kökten ve derin bir ihtiyacın karşısında anlamsız hale dönüştü.
Zayıf, aciz, duygusal, hatalı seçimleri bilmeksizin yapan için, her şey belirsiz ve içinden çıkılmaz haksızlık olarak nitelendirildi.
Sebepsiz sandıklarında kaynağın kendisi olduğuna ulaşana kadar kaderin bunları ona getiren olduğuna inandı için-için.
Yaşadığı tekrarların, kaybediş ve değersizleştirilmelerin sebeplerini dışarıda ya da verdiği bedel ve tavizlerin eksikliğinde bulmaya çalıştı .
Debelendikçe daha derine battığını gördüğünde daha fazla seçilmeye ve kurtarılmaya ihtiyaç duydu. Denize düşenlerin yılanlara sarılışı gibi uzanan her ipe tutunmaya çalıştı.
Seçilme arzusu seçme eyleminin bireyselliğinden koptukça, edilgen muhtaciyet içeren, sorgusuz gerçekleştirilmeye çalışılan, tatmin düzeylerinin farkında olmaksızın olan, kaybolmuşçasına yaşanmaya devam eden süreçler yaşandı.
Pek çok aşk sevgi eylemine taban olan bu algı bozukluğu, gerçekçi kökenlere dayanan aşk sevgi ve yakınlıkla sıklıkla karıştırıldı.
************
Basit nedenler , yüzeysel gerekçeler, gerçekçi eylemsellik içeren cevaplar …..
Olanlar, yaşanılanlar ve dizgiler….
Bunların çok daha gerisinde olan başka şeylerin bu günkü ilişkiler ve yaşam döngülerimizi sürükledikleri gerçeği.
Rüzgarın gözükmez oluşundaki gibi. Hissedilen etkilerini yaşamaya mecbur olan yaprak olmakla, yaprakları taşıyan ağaçlar olmak arasında ki fark kadar katı bir başka gerçekliğin varlığı.
Bir yaprağın ağaçta kalmakla kendini rüzgara bırakması arasındaki seçim.
Rüzgarın varlığının kabulü;
Yaprak olmakla dal olmak arasındakinin seçimi.
…..
Basit soruların her zaman basit cevapları yok.
Gerçeklik her zaman yalın , olaylarla ve sonuçlarla ilintili değil.
Nedenselliğin dayandığı başlangıçlar her daim insanın kolaylıkla ulaşılabileceği kadar da yakın değil.