Rüyaların dili günlük yaşamda kullandığımız lisanımızdan oldukça farklıdır.
Bilincin ötesinin kendi lisanından konuşur rüyalar.
Hem de bilincin ötesine, gerisine, berisine hitaben konuşur.
Rüyasına yattığımız gecemizin sabahında ancak uyumadan öncesinde bilebildiklerimize uyanırız bu yüzden.
Öncesinden farksız sonrasına uyandığımızda,
gece boyunca geçen tüm bu aralıkta,
aklımızın erebildiğinden çok daha fazla şey olmuştur.
Rüyaların dünyası kendimiz olarak bilemediklerimizin dünyasıdır.
Aklın sınırlarından daha geniş, kelime dağarcığımızdan daha fazla, hissettiklerimizden daha anlamlı, zamandan daha sonsuz olan bu bilinç haline yetişemeyiz uyanıkken.
Her daim bilinç, sabahında hatırlanan çakarların( yanıp sönen anlık aydınlanmaların) gerisinden anlamlarına yetişmeye çalışır.
Ne görmüştüm ’ler, Nasıl yorumlamalıyım ‘lara .
Onlarda, ne yapmalıyım ‘lara çıkar.
Sığ gündüzlere, zamanı binlerle çarpan geceler mukayese edilir.
Kütüphaneden iki rüya yorumları kitabı kapılır ardından.
Cevaplar oralarda aranır.
Sığ gündüz düşüncelerinde, sığ yorumlar yapılarak kaybedilir en değerli rüyalar.