Panik, karmaşa, hüzün, deliriş gibi yoğun duygularda olduğumuz anlarda.
Karmaşa, çözüm ve sorgulama dönemlerinde alacağımız kararları ertelemek.
Hamle yapmadan ve adımlar atmadan önce durmak ve sakinleşme gerekir.
Tepkisel ve alelacele atılan adımlar, bizim duygu yükümüz ve kendi iç karmaşamızın çözümsüzlüğünü diğer insanlara aktarır.
İç dünyamızda oluşan bu yüklerin enerjilerin olaya ve kişiye aktarılması ile, çözümsüzlük ve hatalı karar alma potansiyelini gerçeğimiz haline dönüşür.
Böylesi durumlarda kişi ister istemez kendi hesaplaşmalarına ve sorgulamalarına başlamak durumunda kalacaktır.
Kişilerin, kendi yaşamlarında böylesi bir dönemde olmaları durumunda,
Kendini, yaşamını sorgulama ve değişimler için giriştiği süreçlerin içerisinde ve çalışmalara devam ederken.
Taşların oturmasını beklemek ve sürecin tamamlanması için sabretmek sağlıklı olan tavırdır.
İlişkileri bitirmek ya da başlatmak, iş değişiklikleri, hayati yatırımlar, taşınma ve şehir değişiklikleri, büyük tepkisel tavırlar için doğru zaman bu an değildir.
Doğru hamle zamanlarımız, tüm bu karmaşa ve duygu yoğunluğunun dışında olup, daha geniş bir açıyla bakabildiğiniz anlar olacaktır.
Yüklü duygular, belirli büyüklüklerde enerjiler taşırlar. Söz ve davranışlarınızla bu duyguyu diğer insanlara aksettirmediğinizi zannetsek de, alt bellek ya da duygunun enerjisini diğerine aktarırız.
Bu aktarılan duygumuz; acizlik, öfke, savunmasızlık, saldırganlık, uzaklık, yakınlık, korku…. gibi pek çok duygunun enerjisi olabilir.
Aktarılan duygu enerjisi, karışık ya da sert bir şekilde diğerine ulaştığında; Diğer kişinin tepkisel davranışları oluşur. Somut eylem ve temaslar olmaksızın, sezgisel ve alt beyince alınan duygu enerjileri yine istemsiz v yarı bilinçli bir şekilde aktardığımız kişinin alt beyin tarafından yanıtlanır.
Bu durum diğer kişinin temel dürtü ve tepkiselliğini, zihnin kontrolünü minimum düzeyde kullanarak yapmasına neden olur…
İşte alın size anlamsız ya da gereğinden fazla büyüyen bir çatışma ortamı.
Neden büyüdüğünü bilemediğimiz sayısız tartışma kavga ve huzursuzluğun kaynağı aslında bu gibi durumlardır. Kendimizi kontrol etsek bile, içimizdeki duygumuzu tanımlamadığımız ve duygu enerjisini değiştirmediğimiz sürece sahibi olduğumu duygu ve duygular ir şekilde dağılmaya ve temas ettiklerinde tepkisel davranışlar oluşturmaya devam edecektir.
Mevcut durumlara ifade yeteneğimiz;
Farkındalık,
geniş açılardan bakabilme,
tüm seçenekleri anlayıp sindirip tersi olasılığın da değerlendirebilmek için açık olmayı kabullenme,
geçmişin bu güne etkisinin farkında olma,
duygunun kelimeleri boğazlamasından çıkarak soyut düşünce ve tavırları bize uygun şekilde somut bir dille ve tavırla aktarabilme
ile sağlanır.
Karar mekanizmaları da, tıpkı buna benzer bir yoldan ve benzer açmazlara dikkat edilme zorunluluğunda yol alırlar.
Karar almada ve değişim süreçlerindeki dayanaklarımız ve geniş açılardan bakabilmekteki eksiklik/bozuklukların sahibi olduğumuz enerji titreşimlerimiz sürecin tamamlanmasından önceki hamlelerde benzer şekillerde tam olarak bize uygun olmayan yakışmayan ya da istemediğimiz tercihlere saplanıp kalmamıza veya diğerlerince yanlış algılanıyor oluşumuza neden olabilir.
Bu kısıma biraz daha detaylanma gerekeceğinden, kafamızı daha fazla karıştırmamak adına girmeyeceğiz.