İletişim zor bir sanat. Hem de insala olduğunda daha da bir zor.
Bir başka lisan daha var kullanılan lisanın içerisinde.
Mutlaka bu öyle olmalı.
Yoksa aynı şeyi söyleyen aynı kelimelerin, diğerinden farklı algılanışı nasıl açıklanabilir.
Biri içten ve yürekten vurabilirken .
Bir diğerinin dokunmadan rüzgar gibi gidişini ne açıklar.
Kimisi havaya söyler ,
Kimisi havadan şeylerle gelir.
Aynı kelimeler farklı dudaklardan dökülür.
Her birisi farklı bir etki yaratır.
Anlatımı bir lisan değil de; o lisanı kullananın
– nasıl kullandığı,
– neden kullandığı,
….
Önemli demek ki….
Birde lisanı bilen var bilmeyen var.
Anlayan var anlamayan var.
Söylenenin anlaşılabilmesinin kuralı olan, onun karşılığında onda da olması gereken bir lisanı bilgi potansiyelin varlığına ihtiyaç var.
Yoksa boşluğa söylenmiş ve boşlukta yankılanan ve de bom boş kalan olmaktan başka bir özelliği kalmıyor kelimelerin ve seslerin.
O zaman
Kimin söylediği
Kime söylediği
Ne söylediği,
Ne anladığı,
Neden söylediği,
Neyi anlamak istediği….
İletişim zor sanat.
Anlatan, anlatamayan…
Anlayan, anlayamayan…
Bir de lisan var, oda otomatik olarak herkesçe bilindiği sanılan.