“İlahi dostum.
Sen çok yaşa emi.”
Demeye, tahammülümüzün kalmadığı kadar var.
Öylesine dolu, öylesine yaralı, öylesine istismar edilmişiz ki.
Bir o kadar, için-için dolmuşuz ki.
Ne duymaya tahammülümüz var.
Ne de derdimizi söylemeye cesaretimiz.