İç huzuru, yakalanması gereken bir duygu değildir aslında.
Kaybedilmemesi gereken bir duygudur.
En saf haliyle çocuksu ve umut dolu mutluluk… İç huzurumuzun kendiliğinden var olduğu zamanlara, bu yıllara denk gelir.
Kazanmaya ve elde edebileceklerimize ilerlerken, kıymetini unuttuğumuz huzur farkında olmadan yerine topladıklarımız ile takas edilir.
Bunun takas edilmesi insanın kendisinden uzaklaşmasının bir işaretidir aslında.
İnsanın kendi öz varlığına uzaklaştığı ölçüde, sahibi olduğu iç huzurundan da uzaklaşır.
Bu nedenle elde ettiklerimizle değil. Sahip olduklarımızdan, farkında olduğumuz kadarı ile ilgili bir kavram olarak kalır.
Kendini bilmek, kendin olmak, Kendinin farkına olmak, kendi sorumluluklarına sahip olmak, gibi kavramlar insanı öz varlığına döndürmek için çabalarken. Sahibi olup da, kaybetmiş olduğu -iç huzurunu aramaya çıkmış yolcular- için bunların her birisi gerekli olur.