Tek tutunacağı çektiği acıları ve yaşadığı sorunlarıydı. Yıllarca onlarla savaşmış, mücadele etmiş ve çözüm aramıştı. Ne kadar şikayet etse de, tek bildiği sorunuyla yaşamak ve onun çözmeye çalışmak iken …
Bir gün birisi ona sorunu acısını yok say ya da gerçekten bugün burada bitir dediğinde bir boşluğuna geldi ve bitirdi.
Kabus başladı o an…
Döndü geriye baktı.
Tutunacağı sorununu ve acısını aradı dümdüz duvarda.
Orada değildi. Tutunacağı en ufak bir pürüz bile kalmamıştı.
Korktu , panikledi…. Ne yapacağını bilemedi.
Kaydığını hissetti bir an.
Tek bildiği, yaşam anlamı ve onunda amacı bu güne kadar bunlarla savaşmak olmuşken onlar olmadan kalan hayatında ne yapacaktı.
Bilmediğimizden korkarız, bildiğimiz acımız, bildiğimiz korkumuz bildiğimiz bizim kötümüz ise
“bizim kötümüz elalemin iyisinden iyidir ”
demeyi bazen bir marifet zannederiz. Yaşayışımızdaki her şeyden yalnızca kötü olduğu için değil de, bazen de biz cesaret edemediğimiz için kaçarız.
Hayattan korkmak böyle bir şeydir işte.