Sıkıntılar üstü üste biriktiğinde.
Her şey birbirinin üstüne, tersin üstü devrildiğinde.
Çareler çare olmaz iken.
Çözümler bunları çözmez iken.
Bildiklerimizin hiç birisi o anda işe yaramaz olmuşken.
Hareketsizce kalıp geçip gitmelerini beklediğimiz zaman olur.
Buna; çıkar yolun olmadığı, çıkışlarında bizi mutlu kılmadığı, depresif ümitsiz bekleyiş diyelim.
Ve oturup her şeyin kendiliğinden çözülmesini bekleyelim.
Oldu mu şimdi bu?
Gerçekçi oldu mu?
Olmadı….
Üstesinden gelemediğimiz durumlar,
bizim zayıf kaldığımız dönemler,
elimizden gelenlerin yetmediği durumlar olacak.
Yaşam elbette ki hep iyi şeylerle gelmeyecek.
Yaşamak bunlarla baş edebilmek ve tekrar ve tekrar ayağa kalkabilmek, olabildiğince katlanıp ve de kanıp kazanımlar edinebilmek.
Hep kolay, rahat ve iyilerin muhatabı olacağımızı umduğumuz yaşamımızdan bahsediyorsak onu yeterince tanımamış ve anlamamışız demek.
Yaşam ne bize karşı, ne bize rağmen, ne de bize eziyet olsun diye gelmez üstümüze.
Mekanik bir dizlimde, otomatik eşitlikle, zamanı geldiğinde ya da zamanı gelecek olana temas etmemiz üzerine çalışır.
Yaptıklarımız ve yapmadıklarımız.
Kattıklarımız ve karmadıklarımız.
Hazırlandıklarımız ve hazırlanmadıklarımız.
Öğrendiklerimiz ve öğrenmediklerimiz.
Ürettiklerimiz ve üretmediklerimiz.
Seçtiklerimiz ve seçmediklerimiz.
Tamamladıklarımız ve tamamlamadıklarımız.
Aştıklarımız ve aşmadıklarımız.
Kendimiz tabanını hazırladıklarımız ve hazırlamadıklarımız
…. gibi sayısız mekanik dişli ile geleceği ve bu gün gelmiş olanı, bize doğru hızla çeken;
Hem yaşamın dişlileridir.
Hem de bizim ona temas eden yüzümüzde dönen bizim kendi dişlilerimizdir.
Hayat bize getirdiklerini, getirirken. Biz ona, bize getirmesi gerekenleri için onu etkileyerek, şart olanı getirmesine mecbur ve meşgul olmuşuzdur.
Nasıl karışık bir cümle diyeceksiniz.
Cümle sistemin ikili işleyişi kadar birbirine geçmişlik ve her birisinin diğerinin varlığında var oluşunu açıklamak için karışık olmak durumunda. Birbirini çeviren iki dişlinin hangisinin hangisini çevrildiği belli olmayan halinde olduğu gibi, nedensellik ve sonuçsallıkların birine geçişinin bugün somutlaşmış hallerine geliyoruz.
Buna da basitçe içinde bulunduğumuz durumumuz ve başımıza gelenler ismini veriyoruz.
Hepsinin genel toplamı da “hayat sütüme geliyor” oluyor.
Öyle mi acaba gerçekten?