Siyaseten yaşadı.
Rutin bir şekilde öldü.
Ne gelişi ses getirdi.
Ne yaşayışında yer kapladı.
Ne de yokluğu geride bir boşluk bıraktı.
Yaşarken ağzında hep bir cümleyi çiğnedi.
“Dolu-dolu yaşayacaksın hayatı.”
Dolu yaşamayı,
kendi başına yer kaplamak sanmıştı.
Hayata iz bırakmanın,
onun üzerinde yer kaplamanın,
Hayata anlam katmanın yolunun;
Aldıklarından değil de, ona verdiklerinden olduğunun farkına hiç varmamıştı.