Neden ittin?, dedi bana o kişiyi.
İtmedim dedim.
Düşün, dedi. Sen itmiş olmalısın. Sen çalışmayı almak istememişsin mutlaka, diye ekeledi.
Başka türlüsü mümkün değil, başka kimsenin yapabileceği değil. Ekmeğe suya ihtiyacı yok sana olduğu kadar….
Neden ittin? iyi düşün….
Sonra düşündüm. Acaba ben istemememişmiydim o kişiyle çalışmayı. Ben mi itmiştim onu ,istemeden kendimden ve onunla çalışmaktan. Kelimelerin dizlimlerini defalarca kafamdan geçirdim. Konuşulan karşılıklı her kelimeyi bir kez daha dizdim.
Herşey rutin, herşey standart.
Bir sonrasına bir başka bakıştan yine irdeledim sonra herşeyi.
Kendimi, kişiyi, itme eylemini veya itilme durumunu neden olduğunu neyin olmakta olduğunu, ve nelerin kendini gerçeklemeye devam ettiğini.
**************************************
En dipte olmanın -kaybedecek bir şeyi olmamak- gibi bir cesaret nedeni vardır.
Daha fazla kaybedemeyecek olmak ya da canının bundan daha fazla yakılamayacağı inancı bir başka türlü cesur kılar.
Yıkıcı bir güçtür elde olan.
Bitik görüntülerinin, bakımsız duruşlarının, yorgunluktan gözaltları torba tora olmuşların, uyuyamadığı halde bitmek tükenmez koşturmacaların gücünün kaynağı budur.
Kendileri dahil taşıyacakları hiçbir şeyleri yoktur sırtlarında.
Bir tek öfkeleri vardır ve onu da yakarak yakıt sağlarlar kendilerine.
Bir tek acılar vardır ve onu da eriterek beslenirler.
Pek çok kayıpları vardır ve onların üzerine basarak ileriyi görmeye çalışırlar.
Neden mi bunca güce ve bağımsızlığa sahipken buradan bir çıkış üretemezler.
Kabul edilmemiş olduklarını,
Kaybeden olduklarını,yaşaayn,yaşanmış,yaşanacak,barış,parçasısebepler,bireyin,geçmişinden,travmatik,yansımalardır
Tehlikeli olduklarını,
Elde tutulamaz olduklarını,
Bilirler…
Öfkelerini ve pervasızlıklarının enerjisini yayarlar.
Kendileri dahil hiç kimsenin bir önemi olmadığını düşündüklerinden tüm insanlar haberdardır.
Ve tüm insanlar onlardan bir şekilde kaçarlar.
Bilirler öyle güçlü girdaplar kendilerini çevreleyenleri de yutabilecek kadar güçlüdür.
Ve insanlar kendilerini böylesi diplerde yok edenlerden rahatsız olurlar. Kendini yok etmenin ve cezalandırmanın, önemli bir öfke sorunu olduğunu. Onlar bilmeseler de, ilkel beyinlerinin hala hayatta olan kısımları sezer bu grup insanlarda bir tehlike olduğunu.
Bu kadar öfke dolularken , bu kadar kontrol edilemeyecek durumdalarken ve ne yapacakları hiç mi hiç bilinemezken hem başkaları hem de hayat onları sisteme dahil etmemek için uğraşır.
Sistem onları kusuyor gibi gözükür sanki. Hem de neresinden ve kim tarafından bakarsanız bakım bu böyle gözükür. Hiç. Kimse bu vicdanlarda oynanan oyunda kendini haklı bulamasa da, bir nedenle yapmak zorunda hissettiğini yapmaktan geri duramaz.
Olay gerçeğinde olmakta olan, sistemin onları kusuyor olması değildir. İsyankarlaşmış benlikleriyle, onlar sistemi kusmaktadır. Ve içlerinde, kendi dışlarında olan, yaşayan, yaşanmış ve yaşanacaklara karşı bir barış sağlamadıkları sürece entegre ve parçası haline gelemeyeceklerdir.
Sebepler toplumsal gibi gözükse de. Gerçekler, bireyin geçmişinden getirdiği travmatik yaşantının bugünkü gerçek yansımalarından ibarettir.
***********************************