Hep birileri ve birilerinin yaptıkları gibi düşünürdü yaşadıklarını.
Bu yüzden sürekli öfkeli, haksızlığa uğramış, kullanılmış hissetti.
Şehirler inşa etti. Yaşayan insanlara kızdı.
Gökdelenler yaptı, altyapıdan yakındı.
Yollar yaptı, eskitenlere kızdı.
Hayatında olan ve katılanlarla çatıştı.
Kendi hayatıydı yaşadığı.
Yaşadığı hayatı için hep birileriyle çarpıştı.
Acıdan beslenmek, çatışmayla çözümlemek…
İnsanlar, koşullar mükemmel değildi ki. Hatta, hep kusurlu hatalı ve eksikti onlar.
Eksik arayana bulacak çok şey vardı her zaman.
Sebep bulmak kolaydı. Neden bulmak kolaydı.
Çatışmak, acı yaratmak her zaman en kolay olandı.
Kişisel sorumluluktan kendi payından uzak olmanın kuralı bunlardı.
Çatışma ekseriyetle kazanmayla sonuçlanır. Bir huy bir yaşam biçimi bir karakterdir.
Ama çatışma, ne pahasına kazanmakla sonuçlandığında tükenir.
Bu yüzden doyumsuz olmak zorundadır. Zaferler için, tükettiklerini kazanmak için yeniden acı biriktirmelidir.
Hatalı başlamış inanışların hatalı sürmüş tekrarları ile düşman bir dünyada yaşamayı hissettirir.
Yaşayamadıkları için sebepler ürettirir.