Akıllı insanlar,
kendi akıllarına sınırsız inandıkları için akıllı değildir.
Akıllı insanlar,
akıllarını aklı başında kullanabildikleri için akıllıdırlar.
Akıllı bir insanlar,
“tek kaynağın kendisi olduğunu sanmanın” saçma sapan egosal bir yanılgı olduğunu bilecek ve kendisini bu şekilde kandırmayacak kadar akıllıdır.
Akıl,
kendi potansiyelinin yanında, sahip olduğu diğer imkan ve kaynakların potansiyelini birleştirebilecek kadar akıllıdır.
Akıl,
kendi başına kalmış robotik ezber yeteneği değildir tek başına.
Akıl ;
koordinasyon, organizasyon, işleme, toplama, tasnif etme, birleştirme ve aktarma yetenekleri gibi pek çok yetinin birlikte kullanılabilmesinin birer ürünüdür.
Akıl’a tapanların,
-narsistce aklını sevenlerin- sapkın inancına tutulmuş ve onların kaybolmuşluklarına “akıllıcadır” demek, tam bir aptallık olur.
Aklın çeşitleri,
aklın bileşkeleri, aklın yansımaları ve aklın kullanımı toplamda bir değer ortaya koyar.
Akıl,
akıldan üstün olur böylece.
Akılın sesi,
bir akılın olasılıklarını sınırsızlaştırır.
Akılın sahibi,
bazen de ona sahip olmayanının altında kalır.
Akıllı olan ve akılsız olan birbirine karışır kavrayamayışlarda.
Aklına,
akıllıca sahip olanın yaşayışı gösterişli hale gelir.
Aklına akıllıca sahip olanla , ona sahip olmayanın farkı ;
gerçek yaşamın içerinde ayrışır.
Mesele aklın miktarı değildir.
Olan akılın nasıl hakkıyla kullanıldığıdır.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik akıldır derler ya.
İnsanın aklını diğer insanlarınkinden ayıran en önemli özellikte, karakteri ve onu kullanım şeklidir.
Sonuç da akıllı olunması ayrı bir şeydir. Onu kullanmasını öğrenmekse apayrı bir şeydir.